"Hayatım neden bize bunu yapıyorsun?" Ela'nın başının üstünü öptüm. Gözlerim tekrar Melih'i buldu. "Biz bu işkenceyi hak edecek sana ne yaptık?"

Melih ne söylediğimi anlamadığı için kaşlarını çattı. "Ne diyorsun Ahu, ne işkencesinden bahsediyorsun?" diye sordu.

Ah canım kocam üstten ona laf vurmamı da anlamıyordu.

"Şarkı söyleyerek kulaklarımıza yaptığın işkenceden bahsediyorum." Dediğimde Ela göğsümü bırakıp gözlerimin içine bakarak mırıl mırıl bir şeyler anlatmaya çalıştı. Babasına laf söylemem hoşuna gitmiyordu.

Ela ile Melih'in birbirine duyduğu bağlılık ve sevgi kelimelerle anlatamayacağım kadar çok kuvvetliydi. Özellikle Ela Melih'e çok fazla düşkündü. Şüphesiz ki ilerde konuşmaya başladığında ona en çok anneni mi babanı mı seviyorsun diye sorduklarında direkt hiç düşünmeden babam diyecek kadar düşkündü.

Melih, "Sana göre öyle güzelim." derken yanımıza uzandı ve Ela'nın tombul ayağının altını öptü. " Kızım benim sesime bayılıyor." Bir kez daha öptü. "Değil mi babacığım?" ve bir öpücük daha kondurdu ayaklarına. Ela sesli bir şekilde güldü ve göğsüme tekrar sokularak emmeye kaldığı yerden devam etti.

"Çünkü kızın konu sen olunca her şeye bayılıyor." diye ağzımın içinde homurdandım.

Melih kısık sesli bir kahkaha attı. "Sen bizi kıskanıyor musun yavrum?"

Hızla başımı çevirip yüzüne baktım. "Ya ne alakası var?" kaşlarımı çattım. "Ben niye kıskanacağım sizi canım? Bir şey ya kötüdür ya da iyidir. Maalesef ki senin sesin aşırı derecede kötü! Duşta bile şarkı söylenemeyecek kadar kötü kocacığım!"

Melih az öncekinden daha büyük bir kahkaha attı, sırt üstü kendini yatağa bıraktı ve kollarını başının altına yerleştirdi. "Evet, güzel karımın kıskançlık damarı tutmuş..." parmakları belime dökülen saçlarımı buldu. Usulca okşadığı saçlarımdan bir tutamı alıp öptü. "Saçların eskisi gibi uzamış." Parmaklarının arasında duran saç tutamını burnuna götürüp kokladı.

Melih'in bu hareketi içimi eritti. Gözlerimden gözlerine akan kalpler vardı. Biz az önce ne konuşuyorduk, konu tam olarak neydi hepsi bir bir beynimden uçup gitti. Aklımı, kalbimi kurcalayan tek şey şu an Melih'e hissettiğim yoğun sevgiydi.

Melih yaşadığımız o vahim olaydan sonra hataya sıkı sıkıya tutulup bizi bırakmadığı günden beri sürekli Rabbim'e onu bize bağışladığı için dua ediyorum. O acı günden sonra Melih'e kızamıyorum, küsemiyorum, kırılamıyorum. Hele ki gerçeklerle yüzleştiğimde beni koşulsuz seven ve koruyan kişinin Melih'ten başkası olmadığını öğrendiğimden beri geçmişin üstünü bir daha açmamak üzere kapattım.

Geçmiş boğazına takılan acı bir yumrudur. Her yutkunduğunda acıtır. Kendiliğinden geçmesini beklersen asla geçmez, sürekli canını acıtır. Çok acı çeksen de o yumruyu kendi ellerinle söküp atmalısın. Evet, o an için hiç çekmediğin kadar acıyı iliklerine kadar hissedersin ama sonra acıyan yerlerin yavaş yavaş iyileşir ve sen artık acı çekmezsin.

Hayata geri dönmek için geçmişi ardında bırakıp önüne bakmalı insan. Ömür bitiyor, her gecenin ardından muhakkak gün doğuyor. Geçmişte değil tam bugünde yaşamalıyız. Geçmişin acısıyla değil bugününün bize verdiği mutluğun tadını çıkartmalıyız.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now