11.

995 187 50
                                    

Vücudum bir çift el tarafından yumuşak kürkten uzaklaştırıldığında uyandım. Anında gözlerimi açıp beni kendinden uzaklaştıran Chan'a baktım. Uyandığımı görünce saçlarımı okşayıp gülümsedi. "Uyu sen, benim gitmem gerek artık."

Ellerini tutup oturur pozisyona geldiğimde uykum tamamen dağılmıştı. Duvardaki büyük saate baktığımda çoktan sabah olduğunu gördüm.

"Tüm gece burada mıydın?" diye sordum ümitle. Uyurken farkında değildim ama uzun zaman sonra böyle rahat bir uyku çektiğim için burada olduğunu düşünüyordum.

"Buradayım." dedi dört numaralı gülüşü yüzündeyken. Elimi yanağına koyup oluşan gamzesini okşadım. "Git hadi."

Chan başını sallayıp benden uzaklaştığında en azından sarılsaydı diye geçiriyordum aklımdan. Ama tüm gece benimle birlikte kaldığı için bunu istemeye hakkım yokmuş gibi hissediyordum.

Asılan yüzümle bakışlarımı ellerime çevirdiğimde Chan geri geldi. Bir elini başımın arkasına sabitleyip uzunca öptü alnımdan. Dudakları tenime temas ettiği anda kocaman gülümsemiştim.

Geri çekildiğinde gülümseyen yüzüme bakıp saçlarımı okşadı. "Seni seviyorum." diye fısıldayıp odamdan çıktı. Arkasından kapalı kapıya bakıp onu tekrar ettim. "Ben de seni seviyorum."

Nefesimi dışarıya verip tekrar saate çevirdim bakışlarımı. Yanındaki küçük takvim Chansız geçen günlerimi hatırlattığı için öfkeyle yataktan çıktım. Üzerime daha rahat şeyler giyip sert adımlarla mutfağa gittim.

Bir an önce Hyunjin'i hayatımdan çıkarmak istiyordum. Hızla bir şeyler atıştırıp koşar adımlarla anı odasına gittim. Dans eden Hyunjin'in büyüsünden kaçıp kendimi anı odasına attım. Kapıyı kapatıp sırtımı dayadığım an adını söyledim. Işıklar gözlerime hücum ettiğinde yere oturdum. Bugün o çocuğun tüm anılarını izlemeye kararlıydım.

Işıklar karşıma In Yeop'u çıkardığında pişman olmaya başlamıştım. Ne kadar Hyunjin'i görmek istemesem de In Yeop'u görmeye devam etmek istiyordum. Sebebini bilmiyordum ama Hyeri'yle aramdaki bağ onunla da varmış gibi hissediyordum.

In Yeop, kız arkadaşıyla Hyunjin'e doğru yürüyordu. Hyunjin ikisinin geldiğini fark ettiğinde oturduğu yerdeb kalkıp ikisini de selamladı. Yanında kız var diye kibarlık yapıyordu ve asıl Hyunjin'i gördüğüm için bu komik gelmişti. In Yeop da aynı şekilde hissetmiş olmalı ki benimle aynı anda sırıttı.

Üçü masaya oturup siparişlerini verdiklerinde normal bir tanışma yaşamışlardı. Bunun neden Hyunjin'in anılarında yer edindiğini merak ediyordum. Bir sonraki anısı ise merakımı gidermiş. Kız Hyunjin için dans kursu ayarlamıştı.

İkili kursa kaydolduklarında In Yeop başka bir arkadaşının da onlarla geleceğini söylemişti. Hyunjin önemsememiş ve sadece dans kursuyla ilgili heyecanlı konuşmalar yapmıştı.

Ertesi gün In Yeop kapıyı açarken Hyunjin ceketini giymeye çalışıyordu. In Yeop'un açtığı kapı Hyunjin'in de benim de donup kalmamıza sebep olmuştu.

In Yeop kapıyı açtığında karşısında göz kırpan ve çapkınca gülümseyen bir Seungmin vardı. Ona ben demek istemiyordum ama bendim.

Hyunjin, kuzenine attığım gülüş karşısında hareketsiz kalmıştı. Ama ışıklar, kalbinin göğüs kafesinden çıkıp etrafta koşuşturduğunu hissetmemi sağlıyordu. Beni görünce böyle mi hissetmişti? Bu kadar etkilenmiş miydi benden?

Ne saçmalıyorum! Çocuk beni diriltmek için ruhunu şeytana satmıştı.

Huzursuzlukla anılarına odaklandığımda Hyunjin kendine gelip yanıma adımladı. Benden etkilendiğini saklamadan kendini tanıttı ve benim In Yeop'a şaka amaçlı attığım çapkın gülüşün aynısını gönderdi. Paniklediğimi ve neredeyse kekelediğimi görmüştüm. Hyunjin bu halimden keyiflenmiş ve In Yeop'la birlikte evden uzaklaşırken arkamızdan gülerek bakmıştı.

Dans kursuna gidene kadar benimle konuşmaya çalışmıştı ama her seferinde kaçamak cevaplar vermiştim. In Yeop da bu halimizi gülerek izlemişti. Kursa geldiğimizde ise anında bizi tek bırakıp kız arkadaşının yanına gitmişti. Ne yapacağımızı şaşırmış halde etrafımıza bakarken anıları değişmeye başlamıştı.

Bir anısında Hyunjin ustalıkla dans ederken ben hareketi yapmakta zorlanıyordum. In Yeop robot olsam daha iyi dans edeceğimi söyleyip alay ederken Hyunjin gülerek bana yardım etmeye çalışıyordu.

O dans ederken hareketlerini taklit ettiğim aklıma geldiğinde güldüm. Dünyada da burada da dans etmek konusunda berbattım.

Bir sonraki anısında artık hareketleri daha düzgün yapabiliyordum. Ama Hyunjin o kadar çok gelişmişti ki sadece bana değil, kurstaki çoğu kişiye yardım ediyordu. Dans hocası çoğu zaman öğretme işini ona yüklüyor ve özgüven kazanması için uğraşıyordu. Uğraşı da olumlu sonuç vermişti.

Hyunjin dans etmeyi çok sevmişti. Ama aynı zamanda insanlara kendini kanıtlamayı ve yeteneklerini göstermeyi de seviyordu. İçinde dansa dair büyük bir istek vardı. In Yeop ve ben dans kursundan çıktığımızda bile o, orada kalıyor ve kendi koreografilerini üretiyordu.

Hyunjin'in kendini dansa vermesi onu sosyal hayatından soyutlamamıştı. Aksine artık daha da sosyal biriydi. Dans kursundakilerle haftasonları buluşuyorduk. In Yeop, sevgilisi ve ben kendi aramızda eğlenirken Hyunjin herkesle konuşuyordu. Arada bir bana kaçamak bakışlar atıyordu. Hisleri beni kıskandırmak istediğini belli ettiğinde şaşırmıştım. Hala benden aynı şekilde etkileniyordu ve ondan hoşlandığımı görmek istiyordu.

Ve o anılardaki Seungmin ondan hoşlanıyordu. Hyunjin ne zaman biriyle yakınlık kursa kıskanıyor, yapabildiği hareketleri bile yapamadığını söyleyerek ondan yardım istiyordu.

Anılar değiştiğinde Hyunjin beyazlarla süslenmiş sahil kenarındaydı. Güneş yeryüzüne elveda derken heyecanla saatini kontrol ediyordu. Sonra bakışlarını sahilin girişine çevirdi. Boş olan sahile giriş yapmamla heyecanı gittikçe artmıştı. Aynı heyecanı benim de yaşadığımı görmem kafamı karıştırıyordu.

Hyunjin'le karşı karşıya geldiğimizde şaşkınlıkla ona bakıyordum. Hyunjin derince bir nefes alıp ilk gördüğü andan beri bana karşı beslediği hislerinden bahsetmişti. Yüzümde oluşan gülümsemeyle yüzlerimiz birbirine yaklaşmıştı ve gökyüzü kızıla büründüğünde kırmızı dudaklarımız birleşmişti.

Anında oturduğum yerden kalkıp gözlerimi sertçe kırptım. Dengem bozulsa da aldırmadan anı odasından çıktım. Daha fazlasını görmek istemiyordum. İkimizin de birbirimize o anlamdaki bir sevgiyle baktığımızı, öpüştüğümüzü ve daha fazlasını görmek istemiyordum.

Yanlış hissettiriyordu. Ama bir o kadar da heyecanlı.

Hissettiklerimin iyi yanları olduğunu fark etmemle kendimi kaybetmiştim. Bir an önce burayı terk etmek istiyordum ama nereye gittiğime dikkat bile etmiyordum. Hızlı adımlarımın Hyunjin'in dans ettiği bodrum katında sonlanacağını da tahmin etmemiştim.

Ama beni en çok şaşırtan ve adımlarımı yere çivileyen şey, Hyunjin'in gözlerimin içine bakarak bana doğru yürümesiydi.

i'll be your man ♥︎ chanminWhere stories live. Discover now