19.

1K 174 61
                                    

-Chan-

Karşımda bana yalvaran gözlerle bakan çocuğa gözlerimdeki şüpheyi saklamadan baktım. Seungmin her kimse onu sevdiğini söylüyordu ama yüreğinde gördüğüm şey bu değildi.

Yer altındaki sevgi bile yüreği beyaz ışıklarla aydınlatırken bu çocuğun kalbi griydi. Bahsettiği kişiyi o kadar da sevmiyordu.

"Evet, çok seviyorum onu. Aşığım ona, o da bana aşıktı. Son anına kadar beni sevdiğini söylüyordu."

Kendinden bu kadar emin konuşunca son anılarına baktım. Gerçekten de öyleydi. İntihar etmeden önce onu aramış ve seni seviyorum demişti.

Gördüklerimde yanlış giden şeyler olsa da sorgulamak istemiyordum ve bu benim işim değildi. Ben sadece insanlarla pazarlık yapar, günahlarına ortak olurdum.

"Seungmin'den sonra en sevdiğin şey ne?"

Onların yalan duygularıyla uğraşmak istemediğim için direkt pazarlığa geçmiştim.

"Dans." dedi kısık sesiyle. "Dans etmeyi seviyorum."

Gülmek istesem de yapmadım. Bir insanın uğruna canını vereceği kişiden sonra en sevdiği şey dans mıydı yani? Kendi canı bu kadar mı değersizdi. Demek dans uğruna bile canını verirdi.

"O zaman küçük varlık" Eğilip önündeki tişörte uzandım. "Senin küçük sevgilini geri hayata döndüreceğim. Karşılığında da dansını istiyorum. Bana dansını vereceksin ve sevgilin hayata döndüğünde bir daha dans edemeyeceksin. Kabulün mü?"

"Kabul ediyorum."

Anlaşma onun tek sözüyle imzalandığında tişörtü alıp ayağa kalktım. Artık yapacağım bir şey kalmamıştı.

"Güzel. Sevgilin geri gelene kadar dans et o zaman, bir daha bu fırsatı bulamayacaksın."

Onu dans etmeye mahkum bıraktığımda büyük ihtimalle bunu beklemiyordu. Böyle bir şeyi yapabileceğimden, bedenini yönetebileceğimden habersizdi.

Ama buraya gelen herkes en başından beri ruhunu şeytana, bana satmış oluyordu. Onunla istediğimi yapabilirdim. Sadece uğraşmak istemediğim için dileğini yerine getirmeyi seçmiştim.

O dans etmeye başladığında koridora çıkıp insan ruhlarının olduğu odaya gittim. Sonsuz büyüklükteki bu oda ruh bulutlarıyla doluydu.

Aradığım ruhun yanıma gelmesi için elimi uzattım. Çocuğun anılarında gördüğüm Seungmin'e seslendim.

"Kim Seungmin. Sevgilisinden bunalıp intihar eden çocuk."

Ruhlar dalgalanıp Seungmin'in ruhuna yol açtığında kırık beyaz ruh bulutu süzülerek yaklaşmaya başladı.

O ruhu gördüğüm anda bedenimde tarif edemeyeceğim şeyler olmuştu. Yine de olan şeyler arasından biri kendini çok belli ediyordu.

Doğduğumdan beri atmayan, atmamaya mahkum edilmiş kalbim atmaya başladı. Artık göğsümde hareketli bir organ vardı. İçeride bir yerlerde kalbim ilk defa kan pompalıyordu bedenime. Ama pompaladığı şey sadece kan değildi. O kırık beyaz ruh bana yaklaştıkça damarlarıma dolan başka bir şey daha vardı.

Huzur, mutluluk, sevgi...

Hissettiklerimle donup kalmıştım. Ruh tam önümde duruyorken elimi indirmeyi unutmuş, karşısında öylece dikiliyordum.

Beyaz bulutun dalgalanması evrenimdeki en zarif şeymiş gibi gelirken hala göğsümde atan kalbin şaşkınlığını yaşıyordum.

Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Şeytanın kalbi atmazdı. Yüzyıllar önce lanetlenmişti soyumuz. Kalbimiz göğüs kafesimizde sadece bir süs olarak dururdu.

i'll be your man ♥︎ chanminWhere stories live. Discover now