Biraz olsun ısınmak için kollarımı sıvazladım. Yağız ise yanıma gelip yere çöktü.

"İnsan biraz nazik olur. Ceketini falan verir vicdansız."

"Islak ceketle nasıl ısınacaksın Ufaklık? Hayal dünyasında falan yaşıyorsun herhalde."

Kollarımı sıvazlarken "Ne bileyim?" Diye mırıldandım. "Filmlerde hep öyle olur."

"Ama burası gerçek dünya."

Onu başımla onayladığımda yavaşça ayağa kalktı. "Bana bak Afra. Ben gidiyorum gelip gelmemek senin tercihin. Ben eve gidince sana araba gönderirim." Gözünü gökyüzüne çevirip ekledi. "Tabii, ben gönderene kadar bu küçücük bedenin suyun altında kaybolup gitmezse."

Korkarak gökyüzüne baktım. Burada tek başıma kalırsam soğuktan ölmesem bile korkudan ölürdüm. Bu yüzden kozumu kullanma vakti gelmişti. 

Yağız birkaç adım atamadan sözlerimle onu durdurdum. "Hani ben sana babamın emanetiydim? Emanete böyle mi sahip çıkıyorsun Yağız?!"

Yağız olduğu yerde dururken bende soğuk asfaltta kendimi ısıtmaya çalışıyordum. Kendi kendime 10'dan geriye sayarak gelmesini beklerken 3 saniye kala yanıma gelmişti bile. 

Kalkmama yardım etmesi için elimi uzattım. Yağız beklemediğim bir harekette bulunup bir elime bir bana baktı ardından kollarını belimden ve bacağımın altından geçirip kucağına aldı.

"Böyle daha iyi..." diyerek ona sokulup ısınmaya çalıştım. Denize düşen yılana sarılır sözü tam olarak şu anı ifade ediyordu.

Titreyen çenemi durdurmaya çalışırken nefesim onun boynuna akıyordu. Yağız'ın tüylerinin diken diken olduğunu fark ettiğimde sırıttım. "Etkilendin mi? Tüylerin diken diken olmuş Savcım."

Bana göz devirip yandan bir bakış attı. "Etkilenmedim aptal. Tikim var. Nefesini üfleyip durma."

"Şaka yaptım z-zaten." Dedim, titreyen çenemden dolayı kekeleyerek.

"Bence şaka yapacağına titremelerini durdur. Havale geçirdiğini sanıyorum."

"Endişe etme, iyiyim." Dedim, ciddiyetle.

"Umarım dediğin gibidir." Diye mırıldanıp daha fazla konuşmadı.

Yağız kucağında benimle eve kadar yürüdü. Zaten eve yaklaşmış çok geçmeden 5 dakikaya eve varmıştık. Yağız'ın kucağından inip ıslanmış kıyafetlerimi değiştirip saçımı kuruttum. Üzerime birkaç ceket ve çarşaf alıp aşağı indim. Âdeta donacaktım bu nasıl yağmurdur arkadaş.

Koltuğa çöktüğümde Yağız elinde kitaplarla yanıma oturdu. Üstünde siyah bir gömlek ve aynı renk pantolon vardı. Kitaplardan birini bana uzattı.

"Madem kaçmaya vaktin var. O halde okumaya da olsun biraz kitap oku."

"İsmi ne?!" diyerek kitabı elime aldım.

'Suç ve Ceza' ismini görmemle yüzümü buruşturdum.

"Ben bunu okudum, adamın biri cinayet işliyor sonra da pişman oluyor." Diyerek ona uzattım. "Güzel ama başları çok sıkıcı." Diye ekledim.

"Güzelim kitabı, nasıl anlattın öyle? Sana inanamıyorum Afra."

"Klasikleri sevmem. Aksiyonlu, maceralı kitapları seviyorum."

"Her neyse." Dedi ve test kitabını uzattı. "O halde al şu testi, biraz soru çöz."

Bana illahim bir şey yaptıracağını anlayıp testi çözüyor gibi yaparken Yağız'ın sesiyle ona döndüm. "Sorular nasıl?!" Dedi hafif öfkeli bir tonda.

SAVCIM (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora