7

1.4K 137 86
                                    

Taehyung'un evine gelene kadar ona Jimin'den ve şirkette şahit olduğum berbat şeyden bahsettim.

"İstersen işten çıkalım hyung. Bu güne kadar da bazılarına kötü davranıyordu ama bu denli ileri gideceğini düşünmemiştim."

"Yakında Jungkook ile evleneceksiniz ve düğün parasını zorlukla biriktirdiğinizi biliyorum. Zaten azıcık kazanıyorsunuz bir de seni işinden edemem. Onun derdi benimle. Kafan rahat olsun."

"Eğer canını çok sıkarsa bana söylemen yeterli onu kum torbası olarak kullanabilirim. Cidden üzüldüğüne değmez. Alt tarafı bir ramen eksik yersin." Son dediğiyle ikimiz de kahkaha atmıştık. Omzuma birkaç kez vurdu. "Ben yanındayım."dedi.

"Teşekkür ederim Tae. İyi ki varsın." Boynuna sarıldım. Ağlama Hoseok sırası değil. Güçlü olmalısın.

"Sen de hyung. Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Taehyung'u evine bıraktıktan sonra evime gelmiştim. İçeride mandalina kokusu vardı. Daha Eylül ayındaydık ne mandalinası?

"Sonunda geldin Hoseok. Neredeydin bu saate kadar? Benden habersiz işe çıkmaya devam mı ediyorsun yoksa.." Hahaha uyku düzenini oturtmalısın Hoseok. Hayal görüyorsun. "Hey! Seninle konuşuyorum." Parmaklarını şıklattı. Kafamı sallayıp kolumu çimdikledim. Tekrar ona baktım, gerçekmiş.

"Evime nasıl girdiniz? Neden buradasınız? Ayrıca size hesap vermek zorunda değilim. 27 yaşındayım."

"Öncelikle evine anahtarla girdim. Sana eşyalarının hepsini almanı söylemiştim ama anahtarını düşürmüşsün. Anahtarlığında JH🌞 yazan bir anahtarlık olduğu için senin olduğunu anladım. Buraya da bunu vermeye geldim. Kapıya defalarca vurdum açmadığın için de içeride bekleyeyim dedim. Yeterli mi?"

Ağzım açık bir şekilde dinledim. Konuşurken yaptığı el hareketleri onu daha da seksi yapıyordu. Ama şöyle bir sorun vardı: şirkette tek orospuluk yapan JH ben değildim. Ayrıca o benim evimin anahtarı değildi, Taehyung'un hem eğlenmek için hem de birbirimize dertlerimizi anlatmamız için kiraladığı evin anahtarıydı. Oraya gider sabahlara kadar dans eder ve içerdik. Evime nasıl girmişti? Trans halimden çıkıp cevap verdim.

"Teşekkürler, şimdi gidebilirsiniz." Onun evimde olması ve en sevdiğim yastığımı kucağına almış oturuyor olması beni delirtiyordu. Artık o yastığı yıkamayacaktım hatta cam kutuyla odamın en güzel yerine kaldıracaktım.

"Ne yani eski patronuna bir şeyler ikram etmeyecek misin? O kadar yoldan geldim."

"Saatin kaç olduğunun farkında mısınız? Ayrıca uykum var." Neyin tribini atıyorum ben şimdi amk, adam evime kadar gelmiş. Hiçbir şey demeden suratıma bakıyordu. Gözlerimi devirip bıkkınlıkla bir nefes verdim.

"Ne içersiniz Bay Min?"

"Filtre kahve çok güzel olur. Zahmet olacak ama." Yok canım ne zahmeti ben zaten sana ve sikik sevgiline hizmet etmek için doğmuşum.

Kahve olunca onun bana ilk işime çıktıktan sonra 'geçmiş olsun' ya da onun deyimiyle 'bakirlikten kurtuluş' diyerek aldığı kupaya doldurdum kahvesini.

Kahveyi alırken eli elime değmişti. Tanrım, yumuşacık. "A-afiyet olsun."

"Sen içmiyor musun?"

"Hayır. Uykum var dedim ya açılmasını istemiyorum. Ayrıca siz neden sevgilinizle değilsiniz?"

"Bundan sana ne Hoseok?"

Ulan aptal oç şu an benim evimdesin. Saat olmuş bilmem kaç. Bana kahve yaptırıyorsun. Bir de 'sana ne' diyorsun. Ağzını ortadan ikiye yırtacağım şimdi o olacak.

Aşk-ı Fuhuş // sopeWhere stories live. Discover now