|11|

6.6K 332 33
                                    

Eve gelmeden önce biraz yürüyüp kafasını toplamak istese de arkasından iki adamı peşinde sürüklememek için vazgeçti. Kafeden çıktıktan sonra Talha işleri olduğunu söyleyip ayrılmış, Hazel'de kendisine koruma olarak tahsil edilen iki adamla evine gelmişti. Kapıyı çalmadan önce yarım saattir yaptığı gibi göz yaşlarını geri gönderip elini sallayarak gözlerini havalandırdı. Gözlerinin kızardığının belli olmamasını ümit ederek kapıyı çaldı. Çok geçmeden Sema Hanım kapıyı açtı.

"Hoş geldin kızım, nasıl geçti günün?"

"Her zamanki gibi anne, yorucu. Biraz yatacağım yemeğe kadar beni çağırmayın." Deyip odasına doğru yol aldı. Bu esnada annesinin gözlerinden kendi gözlerini itina ile kaçırmıştı.

Sema Hanım kızının yorgun geldiğini bildiği için her zamanki dinlenmelerinden biri olduğunu düşünüp onun odasına gidişini izledi. Daha sonra annesinin yanına salona geçti.

Hazel odasının kapısını kapattıktan sonra üzerine değiştirip yatağına uzandı. İki haftadır başına gelenleri düşünmeden edemedi. Evlenmek? Bu planları arasında yoktu. En azından şimdilik. Bu konuyu okul bittikten sonra düşünmeye karar vermişti. Şimdi ise evlenmek zorunda olduğu hatta boşanacağı bir evliliğe adım atmak zorundaydı. Yapabilir miydi? Boşanacağını bile bile evet diyebilir miydi? Peki bu evlilik gerçek olur muydu? Evliliğin Allah katında anlaşması mı olurdu? Bu durumu babasına nasıl açıklayacaktı? Peki ya Talha, onun sözüne ne kadar güvenebilirdi? Gerçekten kendisini korur muydu? İki saate yakın o düşünceden o düşünceye atlayan beyni ağrımaya başlayınca ilaç içmek için odasından çıktı. Ecza dolabından aldığı bir ağrı kesiciyle mutfağa girdi. Sofra çoktan kurulmuştu.

"Abla başın mı ağrıyor?" diye soran Buse'ye kafa sallamakla yetindi. Arıtmadan doldurduğu suyla sandalyelerden birine oturdu. Önce ilacı içti sonra suyunu.

Karadağ ailesi yemeklerini yedikten sonra salonda çay keyfi yapmaya başladılar. Hazel ağrı kesiciyle bile geçmek bilmeyen başı yüzünden izin alıp odasına geçecekti ki anneannesinin sesi onu durdurdu.

"Kızım, Samet yarın on ikide gelecekmiş. Senin okuluna gelecek direk oradan geçersiniz."

Anlamaz gözlerle Hazel anneannesine baktı. "Samet kim anneanne?"

"Aa üstüme iyilik sağlık. Saniye Teyze'nin torunu işte polis olan, hani görüşecektiniz ya."

Hazel unuttuğu gerçekliği anımsayarak gözlerini kapattı. Nereye bayılabilirim?

"Anneanne ben vazgeçtim."

Melek Hanım duyduğu sözlerle kaşlarını çattı. Sinirli bir şekilde torununa baktı. Kaç yıllık komşusuna mahcup olmayacaktı.

"Sen benle dalga mı geçiyordun Hazel? Oyun mu bu? Bir gelsinler bir gitsinler. Yarın görüşeceksin o kadar." Deyip ayağa kalktı. Hazel cevap bile veremeden odadan çıktı. Sözünün üzerine söz söylenmesini istemiyordu.

Hazel sinirle odadan çıkan anneannesinin ardından bakakaldı. Şimdi başkasıyla evlenecekken nasıl gidip evlilik görüşmesi yapacaktı. Eliyle alnını ovdu. Rabbim vardır bunda da bir hayır. İyi geceler dileyerek odasına gitti. Yarın stajı vardı.

**

Her zamanın aksine bugün okula lüks bir BMW'yle gitmek kendisini oldukça garip hissettirmişti. Sokağın köşesinden kimseye görünmeden arabaya binmiş okula gelmeden durakta da inmişti. Dün ki kafe rezilliğinden sonra bir de şoförle falan okula gidemezdi. Tabi Mahir bu duruma tamamen itiraz etse de Hazel'in tehditleri sonucu istediği gibi yapmak zorunda kalmıştı. Sonuçta bu tehdit okuldan sonra onlarla gelmemekle ilgiliydi. Mahir mecburen kabul etmişti. Hazel arabadan indikten sonra okula girene kadar Mahir'de yürüyerek onu takip etmişti. Daha sonra Talha abisine durumu haber vermiş, Talha'da gözünü üzerinden ne olursa olsun ayırmamasını belirtmişti.

BAŞIMIZA GELENLER (TAMAMLANDI) 🖤Onde histórias criam vida. Descubra agora