44-✴SÜRPRİZ TEKLİF✴

Start from the beginning
                                    

Adımlarımı hızlandırarak koşar adımlarımla ona ilerledim. Yüzündeki içten gülümsemesi ona bir an önce sarılma isteğimi artırdı.

"Alper!" diye seslenip kollarımı boynuna dolayacakken belimden tutulup geriye doğru çekilmemle hevesim o an kursağımda kalmış gibi hissettim. Uzun zaman sonra, yaşanan kötü olayın ardından onu bir daha görememiştim. Arkadaşıma sarılma isteğim artarken beni tutanı görmek için başımı arkama çevirdim. Beni tutan Yavuzdu.

"Bıraksana beni!" Sesimi yükselterek cevap verdim. "Bunu yapamam Efsun. Ona sarılmana izin veremem." Yavuz ne diyordu böyle, Neden bırakmıyordu? Sadece sarılmak istiyordum.

"Neden bahsediyorsun sen? Niye sarılamazmışım." Sorgulu bakışlarımı ona dikerken kaşlarımı da hafiften çattım. "Ölmek için çok gencim Efsun. Ona sarılırsan Ali beni yaşatmaz! Sadece konuşmana izin verdi." Demek Alper'in yanıma gelmesine Ali izin vermişti. Bu beni kısa süreliğine mutlu etse de içimi tekrar sinir kapladı. Kıskançlığından arkadaşıma sarılmama bile izin vermiyordu."

"Yavuz o burada değil. Bizi göremez ona sarılmadığımı söylersin şimdi bırak beni." Başımı tekrar Alper'e çevirip gülümseyerek ona yaklaşıp sarılmak istedim. Ama yine olmadı. Belimden sıkıca tutulmam ona sarılmama engel oldu. Tekrar yüzüm düştü. Alper ise yüzündenki minik gülümsemeyi bozmadan sessizce bizi izliyordu. Onun bu halini görmem Ali'nin Alper'i buraya gelmeden önce uyardığı belliydi. O uyarıyı dikkate alırken ben sarılmakta direniyordum.

Direnmemdeki çabalarım hiçbir işe yaramadığında pes edip tekrar Yavuz'a baktım. "Sana az önce ne yapman gerektiğini söyledim beni hala neden tutuyorsum Yavuz?" Kolları bedenimi bırakmadan biraz gevşetip rahatlamamı sağladı.

"Ali'yi nasıl bu kadar hafife alabilirsin. Kıskançlığından gözü dönmüş onun! Ona yalandan sarılmadığını söylersem benim gözlerimden bile yalan söylediğimi anlar. Beni oracıkta öldürür. Bu yüzden lütfen dur Efsun." İçimdeki nefesi sertçe "of" diyerek çıkarıp Yavuz'u ittim. Tabi kas yığını olan Yavuz'a bir mil bile etki etmeyip yine eski halimde kaldım.

"Tamam. Sarılmayacağım bırak."

"Efsun sana inanabilir miyim?" Sinirle ona baktım. Dediğini yapıp sarılmayacağım dedim ama nafile hala inanmıyordu. "Tamam dedim ya neden böyle davranıyorsun?!"

"Çünkü ben şu an canımın derdindeyim!" Sesini yükselterek konuştu. Onuda anlamalıydım. Daha yeni birine aşık olmuşken ölmesine izin veremezdim. Ali'yi hafife almakta hata ediyorum. Yaparım dediyse kesinlikle yapar. Yavuz ile araları iyi değildi. Alper'e sarılırsam ikisinin arasındaki gergin havanın fitilini ateşleyecek olan ben olurdum. Bunu göze alamam.

"Gerçekten sarılmayacağım." güven verici bir şekilde ona baktım. Başını sallayarak onayladı. Kolları usulca belimden çekildiğinde tekrar özgür kaldım. "Dokunmak yok Efsun. Sadece konuşabilirsin."

"Biraz daha böyle konuşmaya devam edersen abinden nefret etmeye başlayacağım Yavuz." Mavilikleri benden ayrılıp arkasını dönerek bizden uzakta elindeki benim sırt çantam ile bekleyen Gizem'e doğru ilerledi. Gizem'e hafiften bir gülümseme bahşederek tekrar arkamı döndüm.

Alper ile konuşmadan önce yüzünü biraz inceledim. Ali'nin onu sertçe vurduğu zaman gözlerimde belirdi. O zama yüzüne çok sert bir şekilde vurmuştu. Şimdi ise yüzünde o zamana dair herhangu bir çizik falan yoktu. Bu onun iyi olduğunu gösterse de acaba fiziksel olduğu kadar ruhuda iyi durumdamıydı.

"Nasılsın Alper?" Alper yüzündeki gülümseyi bozmadan konuşmaya devam etti.

"İyiyim Efsun. Sen nasılsın?" Beni sorduğu an zihnimde ona yaşattığım kötü olayı tekrar hatırladığımda kötü hissettim. Benim yüzümden Ali'den dayak yemişti.

TUTSAK  Where stories live. Discover now