30-✴BİR UMUT✴

15.8K 467 248
                                    


Şarkıyı dinleyerek okumanızı tavsiye ediyorum🎶

Gerçekler bazen küreklerin suda yarattığı köpükler gibi bir an görünüp hemen sönebiliyor.
_______________________💦

"Dışarı çıkabilirsin Efsun."

Anlık olarak yaşadığım şaşkınlık arasında Ali'nin değişen ruh hali karşısında affallamıştım.

"Gerçekten gidebilir miyim Ali?"

Doğrulamak adına tekrar sordum. Kulaklarım yanlış duymadı dimi?

"Kararımı değiştirmeden gitsen iyi olur."

Sorumu doğruladığı anda koşar adımlarla ona doğru ilerleyerek, boynuna sarılırken yanağını öpmüştüm. Ali'nin bana karşılık vermesini beklemeden hemen ondan ayrıldım. hızlıca bu fırsatı fikrini değiştirmeden değerlendirmem gerekiyordu.

Yanından geçip odama koşar adımlarla ilerleyip odamın kapısını açarak içeri girdim. Giysi dolabıma ilerleyip kapağını açarak içerisinden çantamı alıp tekrar kapattım. Odamdan çıkıp koridorda ilerlerken çantamın kemerini boynumdan geçirip sağ tarafıma yerleştirdim. Kapı kolunu indirip açarken gitmeden önce bana sırtı dönük bir şekilde dışarı bakan Ali'ye baktım.

Biliyorum bana iyi davrandığından beri çok fazla inatçı biri olmuştum. Ama buna mecburum. Başka türlü Ali ile inat etmeden anlaşamam. Çünkü kendisinin aşırı derecede baskın bir karakteri vardı.
Kapıdan dışarı çıkarken arkamdan kapıyı kapatıp ilerledim.

***

Şehrin sokaklarında yürürken güneşi hesaba katmadığım için şu an sıcaktan hem ölüyor hem de terlemiştim. Olabildiğince gölgede yürüyüp güneşli bir yerde yürüdüğüm an adımlarımı hızlandırıyordum. Güzel hava da dışarı çıkmak isteyen yalnızca ben olmadığımdan istanbul her zamanki kalabalık halinden biraz daha fazla gürültülü ve kalabalıktı.

Gözlerim dükkan ve vitrinlerde gezinip duruyordu. Kendime uygun veya sevdiğim şeyler olduğunda içerisine girip adeta mağazaları talan etmiştim. Böylece can sıkıcı güneşin altında sırf etrafı gezmek adına dayanabilmiştim. Başımı sola çevirdiğimde gözlerimin önünde koskocaman bir kütüphaneyi gördüğümde içim mutlu ve hüzünle dolmuştu.

Gözlerimin önüne okulumun karşısındaki küçük kütüphaneye gidip ders çalıştığım günler gelmişti. Okulda delice ders çalıştığım yetmezmişçesine bir de kütüphane kapanana kadar ders çalışır, hava kararınca oradan çıkmış olurdum. Eve gittiğimde ise Babamın o saatte kadar kütüphanede kalmamamın uyarısıyla karşı karşıya kalırdım.

Adımlarımı kütüphanenin giriş kısmına ilerletip içeriye girerken gözlerim dolaplarda duran kitapları izlemeye koyulmuştu. Kitaplarla dolu dolapların arasında ilerlerken dikkatimi çeken kitaplara göz atıp elime alıp bakıyordum. Eskiden gittiğim kütüphanede bu kadar kitap yoktu. Ama burası kitaplarla tıka basa doluydu. Ellerimi dolaptaki kitaplara hafiften sürüterek ilerlerken eski günlerimi çok daha fazla özlediğimi farkettim. Öyleki kitaplara dokunmak bile içimi ders çalışma isteğiyle doldurmuştu.

Dolapların son kısmına geldiğimde kütüphanenin boydan camı şehrin güzelliğini ayaklarımın altına sermişti. Cama ilerleyip elimi cama yaslayarak durdum. Hava hafiften kararmaya yüz tutmuş güneşin batışını buradan net olarak görebiliyordum. Gözlerime yansıyan ışık gözlerimi acıtsada kapatmayıp izlemeyi sürdürürken bir el usulca gözlerime yansıyan ışığı engellemek adına görüşümü kapattı.

Kim olduğunu öğrenmek adına arkamı döndüğümde karşımda Ali'yi bulmuştum. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Sen... Sen beni nasıl buldun?"

TUTSAK  Where stories live. Discover now