İNSANLIĞA SESLENİŞ

516 233 168
                                    

Belirsizlikler, kafa karışıklıkları, içinden çıkamadığım o yollar, aynı hisler, tam anlamıyla bu sefer olmaz dediğim her defasında başa sardığım o duygular.

Ben bu hayatta her şeyin en iyisini yaptım. Birini üzüceksem en iyi şekilde üzdüm, birini mutlu edeceksem en iyi ben mutlu ettim, hatanın yanlışın da en iyisini ben yaptım. Ortam yoktur benim tahterevalli gibi dengede durursam da hep bir taraf daha ağır basar ya en iyisi, ya da en kötüsü hep ikisinden birini seçmek zorunda kaldım. Bunu da mantığıma değil kalbime sordum.

Duygularıyla hareket eden bir insan oldum hep. Üzgünsem, kırılmışsam, paramparça ettim, mutluysam herkesi mutlu ettim. İçimden geldiği gibi yaşadım ben hep. Plansız giden bir hayat, çok kez kırılıp onarmaya çalıştığım bir kalp, karma karışık bir kafa. Yaşadım işte öylesine ,çoğu günü bitsin diye, bazı insanları kaybetmeyeyim diye olan hep bana oldu.

İnsanların beni sevme ihtimallerini bile düşünmüyorum. Güvenemiyorum kimseye, oysa ki hayatta bir şekilde istemsiz de olsa birilerine güveniyoruz. Mesela et alacağımız o mahalle kasabına, sebze alacağımız manava, söylesenize kaçımız minibüsten aldığı para üstünü kontrol ediyor? Ben etmiyorum, belki de içerisi kalabalık ve sarsıntılı olduğu içindir.

Hayatımıza giren insanlar da böyle değil mi? Çoğumuz söylediklerini sorgulayamıyoruz, doğru mu diye peşine düşmüyoruz,aslında içerisi sarsıntılı, kafamızın içi düşüncelerimizden kalabalık. İnanmayı seçiyoruz, oysa ki en çok biz kırılıyoruz.

Mesela ben her şeyi, her kelimeyi sorguluyorum ve bunu neden yaptığımı, kimseye neden güvenemediğimi bilmiyorum. Koskoca bir neden olarak geziyorum ortalıkta. Her şeyin her eylemin bir nedeni olduğuna inanmışımdır hayatım boyunca. Biri eğer beni üzdüyse bir nedeni vardır, mutlu mu etti onda da bir neden vardır.
Hepimizi bu nedenler mi hasta ediyor, yoksa ufacık bir neden mi mutlu ediyor bizi? Hayatta böyle bir paradoks değil mi zaten? İçinden çıkamadığımız bir sadakat sarmaşığı.

Önce sadakatine çok inanırsın, sarmaşık gibi sarar bütün düşüncelerini, kurtulamazsın o sarmaşıktan düşüncelerden çünkü çok profesyonel oynarlar. Sonra gözlerin açılır, o sarmaşık köklerini çeker üzerinden, inanmışlığınla kalırsın bu da depresyona sürükler.

Hepimiz beklemiyor muyuz? 90’lı yaşlarında bir hastane odasının yolu gören penceresindeki alzaymır hastası Nebahat teyze gibi. Gelse de hatırlamamayı, onu görünce sadece acıdan vücudunda karıncalanmaların olmasını.

Ben bu dünyanın sadece mavisini ve yeşilini seviyorum, 365 gün dönmesini ama bizim 1 gün bile bunu fark etmememizi seviyorum. Sabahı bulutlarını, akşamının kafamın üzerinde duran yıldızlarını saymayı seviyorum. İçtiğim son kahvemi, söndürdüğüm son sigaramı, gözlerimi kapatınca gördüğüm o karanlığı, bir annemi, bir de babamı seviyorum.

İnsanların buz gibi olsa da kırılmaz duvarlarını, ne kadar da çabalasam hep dibe batmamı ama  yine de zirveye ulaşmak için verdiğim emekleri ,çabaları seviyorum.

Mahallenin en dik yokuşunun sonunda sabır ve tahammül satmadıkları için inatla gitmediğim o bakkal gibi hayat, sabrın tükenir, tahammülün kalmaz, savaşmayı bırakırsın çünkü sonunda kazanacağın tek şey ,tek kişilik verdiğin mutluluk partisi olur.

Kaybettiklerin daha ağır basar adil olmadığından çekilirsin bu savaştan. En son sıradan izlersin insanları. Bir mutluluk uğruna nelerden vazgeçtiklerini, kimleri ezip geçtiklerini, göz yaşlarını silip nasıl da hiç bir şey olmamış gibi devam edişlerini, o soğuk kanlılıklarını, bütün iyi duygularını masa bırakıp yanına aldıkları kötü duygularıyla yaptıklarını görünce vazgeçip iyi kaldığında kendinle gurur duyarsın ama bu tek kişilik olmaz çünkü kötü duygularını masada bırakan insanların biriktiği iyi dostları vardır.

Canın yanar, kendi mutluluğundan vazgeçersin ama iyi kalırsın. Acı paylaşılabilir, mutluluksa paylaştıkça azalır. Acımasızların eline düşen mutluluk intikama, hırsa dönüşür. Mutlu insanlar hep hayal kırıklığına uğratılır. Hayal kırıklığı seni iyi duygularını masada bırakmaya iter. Mutlu insanlar hep acımasız olur çünkü kaybedecekleri çok şeyleri vardır , gülümseme gibi... Ama benim kaybedecek hiç bir şeyim yok bir babam vardı kaybedemediğim gitmez dediğim o da gitti bundan sonra korksunlar beni üzenler.

GÖRÜNMEZ KALKANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin