İP_56 | YANILGININ NEFESİ

Start from the beginning
                                    

"Onu yollarsan iyi olur tabii. Ayrıca hayal kırıklığına uğradım, öyle değil miydin?"

Bakışlarım, dalından ayrılan bir yaprak gibi ondan ayrılırken, "Benimle kafa bulma," dedim, aksi bir sesle. Dışarda süratle yağıp uçuşan kar tanelerine odaklanmaya çalıştım.

Edim üstelemedi. "Tuncay neden bu kadar önemli?"

Ona bakmadan, "Beni kaçırdığın zamanı hatırla," dedim, sesim buz tutup sertleşen suyun yüzeyi gibi katılaşıp sertleşti. "Onu sakinleştirinceye kadar benim için endişe ederek arayıp sorduğunu, polisi harekete geçirenin o olduğunu biliyorsun, gerçekten bunu soruyor musun?"

Edim, hissiz bir ifadeyle, "Evet soruyorum, çünkü aranızdaki bu sinir bozucu bağı anlayamıyorum. Kardeş bile değilsiniz, kardeşler bile böyle olmaz," dediğinde sözleri varlığıma ateş gibi damladı, kelimlere bıraktığı hiçbir duygu kırıntısı yoktu, kış gecesi gibi ıssızdı. "Eylül'le o kadar yakın değildi, ama senin için gerçekten endişe ediyor."

Dirseğimi arabanın kapısına yaslayıp genellikle düşünceli olduğum zamanlarda yaptığım gibi yüzümü avucumun içine yasladım. "Evet, Eylül'le hiçbir zaman benimle yakın olduğu gibi yakın olmadı," diye itiraf ettim. "Bizim yakın olmamızın tek bir nedeni var; annem." Gözyaşına susamış yabancı bir duygu, ruhumu kefen gibi sardı. "Annem, onun babasıyla evlendiğinde Tuncay hiç memnun olmamıştı, annemi sevmediği gibi bizi de sevmiyor, bir türlü kabullenemiyordu. Hoş annem de onu hiç sevmez, her fırsatta eylemleriyle ve iğneli sözleriyle bunu belli ederdi."

Zihnimin yakasına yapışıp bir türlü bırakmayan geçmişi hatırlayıp özellikle annemle ilgili toz giyinmiş anılara giderken huzursuz hissediyordum, bir kez daha benim için söze devam etmenin çok zor olduğu bir noktaya geldim. Yine de devam ettim, çünkü yakıcı geçmiş kelimelere dökülmezse daha acı verici oluyordu. "Fakat Tuncay zamanla başka bir şey fark etti, annemin bana karşı olan tutumunu. Kızı olmama rağmen bana da Tuncay'a davrandığından daha farklı davranmıyordu; sert davranıyor, ikimiz için de acımasız cezalar veriyordu."

Aklımda dönüp duran düşünceler ve görüntüler çoğalıp iç içe geçti, zihnim çomak sokulmuş bir arı kovanı gibi vızıldıyordu. Duraksayıp acil bir ihtiyaçmış gibi Edim'e baktım, yüzüne maske gibi yerleşen istikrarlı ifadesizliğiyle tüm dikkati yoldaydı. Herhangi bir yorumda bulunmadan sonuna kadar beni dinleyeceğini anladım, yüzümü tekrar cama çevirip ağrıyormuş gibi parmak uçlarımla alnımı ovdum.

Yalnızlık ve sevgisizlikle geçmiş soğuk hayatımı anımsamak canımı yaksa da artık o hayata buzdan iplerle bağlanmış üşüyen zihnimi kurtarmam gerekiyordu. "Tuncay ve beni anlatmak için kullanılan bir kelime olsaydı bu, birbirimiz olurdu. Annemin bize karşı tavırları, bizi birbirimize yakınlaştırdı. Başlarda birbirimizi hiç tanımamamıza rağmen, birbirimize sarılıp başkalarına anlatamadığımız, kendimize bile itiraf edemediğimiz şeyleri birbirimize anlatıyorduk. Kusurlarımızı görmeden birbirimizi anlamanın garip duygusu çökmüştü yüreğimize."

Sesimde, kimsenin duyamayacağı yaşamadıkça asla anlaması mümkün olmayan bir çaresizlik vardı. O anlarda dile getiremediğim için yutmak zorunda olduğum binlerce kelime, yüzümde ortaya çıkaramadığım binlerce ifade, uçurum gibi derinleşen kalbimin en dibinde bekliyordu.

"Tuncay abim gibiydi, hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen beni koruyordu. Yeri geldiği zaman ben de onu korumaya çalışırdım ama Tuncay onu korumama kızıp dururdu," dedim, paslanmış zincilerle zihnime bağlı her anımız tek tek halkalarından kopmaya başladı. Yeryüzünün kirli tenine dökülerek beyaz bir kumaşı dokuyan kar taneleri, ne kadar dökülürse dökülsün toprağın rengini beyaza çeviremezdi. Bu bana Tuncay'ın kararmış ruhum için yılmadan, usanmadan verdiği mücadeleyi anımsatıyordu; siyah, beyaza dönemezdi. "Hep kendimi düşünmemi, erkek olduğu için kendisinin daha dayanıklı olduğunu söylerdi ama yalan konuşurdu, biliyordum. Erkek veya kız ne fark eder ki, o da henüz bir çocuktu."

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Where stories live. Discover now