İkisinden de tık yoktu ne var ki; aldatılan koca 'bir dost' araya girip ilişkiyi afişe etmediği müddetçe asla kendi kendine durumu öğrenemeyecekti.

Cole her konsantre olduğunda yaptığı gibi, kaşlarını hafifçe çatıp bakışlarını Aslıhan Hanım'a çevirdi. "Yatırım bankasıyla sen önden görüşsen sanırım daha verimli olacak..."

Aslıhan Hanım kafasını salladı. "Oldu bil." Cole'a bir evrak uzatıp, PowerPoint sunumunda sıradaki slayda geçti. "Sonraki aşamalar için şöyle bir takvim öngörüyorum..."

Bu ve benzeri etkileşimler silsilesi esnasında, aralarında bir şey olabileceği, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Aslıhan Hanım'ın yalanını yakalamış olmasaydım daha da konduramazdım böyle bir şeyi. Kadının kocası nasıl kondursun? İkisi de öyle iyi oyunculardı ki Jimmyciğim halt etmiş!

Yıllarca göz önünde gizli kapaklı işler çevirince, hiçbir şey yokmuş gibi davranabilmek kendiliğinden gelen bir refleksti herhalde.

Sessiz bir iç geçirdim.

Bu sır bana ağır geliyordu. Birine söylemezsem çatlayacaktım – bu küpüne zarar veren sırlardandı; kendinden başka hiçbir şey düşündürtmüyordu bana. Toplantıdan tek kelime bir şey anlamamıştım. Oturduğum yerde düşündükçe hayret etmelere doyamıyordum. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Nasıl yapabilirlerdi?

Aniden masanın üzerine çıkıp tepinme isteğiyle dolup taştım. 'Hah dünyadan haberiniz yok! Adamı gay zannediyorsunuz,' diyecektim çalışma arkadaşlarıma. 'Burnunuzun ucundakini görememişsiniz yıllardır! Kandırmışlar hepinizi!'

Cole kafamdan geçenleri okuyabiliyormuş gibi gözlerini kısmış yüzüme bakıyordu şimdi. Bakışları 'Sakın,' diyordu. 'Sakın aklından bile geçirme!'

Büzüştüm oturduğum yerde; bu sırrın zayıf halkası bendim.

Arkasına yaslanıp elindeki kalemi işaret ve orta parmağının arasında sallarken "Kübra?" diye sordu sakince. "Takvimi not alıyorsun umarım?"

"Elbette," dedim. "Not alıyorum her şeyi." Daha çok seni ve Aslıhan Hanım'ı takdir edip üzerine hayal kırıklığına uğramakla meşgulüm! Aslıhan Hanım sunumu intranet*'e koysa bari! (*şirket içi paylaşım networkü)

Cole dudaklarında ince bir gülüş "Bir an daldın gittin sandım," dedi. Söylediğim tek kelimeye dahi inanmamıştı. "Bizimle burada olmana sevindim.*" (*For a second there I thought you drifted off into oblivion. Glad you're here with us.)

Bense burada onlarla bulunmaktan ötürü öyle ekstra sevinçli değildim. Hiç değilse az önce gittiğim o yerde Aslıhan Hanım'ı ispikleyip rahata erebiliyordum. Pöf.

****

Haftalık olağan aile görüşmemiz bu sefer her zamankinden kalabalıktı ve henüz bilmediğim, Jimmy'nin yeni mini dizisinin görüşmemize damga vuracak olmasıydı.

"E hani açmadınız kamerayı?"

Kamera açıldığı gibi Emir ve burun deliklerine maruz kaldım bir müddet. "Hıh," dedi. "Açtım. Eniştem kamerayı kapatmış."

Babamın memnuniyetsiz sesi duyuldu. "Ben bir şey kapatmadım. O kendi kapanıyor."

Bir süre sonra Emir gözlerini devirip geri çekildiğinde, bizim emektar masaüstü bilgisayarın başında bir tam iki yarım kafa gördüm. Emir ortada, Nevzat Enişte'mle babam yarım yarım iki yanında belirmişti.

"Annem yok mu?"

"Buradayım," bir tek kameraya doğru salladığı kolunu gördüm. Kadraja mevcudun çok ufak bir kısmı sığabilmişti.

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now