42-✴UYANIŞ✴

En başından başla
                                    

"Haklısın Alp ama bana öyle duygusuzca bakması canımı sıkıyor. Ben her şeyi onun için yaptım. Bugüne kadar beni ve kardeşimi o korudu bir kez de ben onu korumak istedim. Amacım kesinlikle başka bir şey değildi. Alp elini Yavuz'un omzundan çekmeden hafiften sıktı.

"Ben anlıyorum seni. Bırakta abinde düşünüp sana hak versin."

"Öyle olsun." Yavuz'un konuşmasının ardından Alp daha fazla durmadan arkasını dönerek Ali'nin gittiği koridora yürüdü. Onunda bakması gereken başka hastaları vardı. Olduğu yerde öylece ayakta duran Yavuz Ali'nin gitmeden önce sorduğu soruyla aklı günler öncesine geri döndü. Serhat'a dersini verdiği güne.

_*_

Siyah kilitli kapıyı açarak bu odaya kapattığım Serhat duvarın dibinde ayaklarını uzatmış, başınıda geriye doğru duvara yaslanırken buldum. Beni gördüğü an ifadesi değişmedi boş bakışları ile bana bakıyordu. Yavaş adımlarla yanına ilerleyip onu sertçe boynundan tutup ayağı kalkması için çekiştirdim. Benim sert çekiştirmelerime dayanamayıp ayağı kalktı. Onu kapıya doğru hızla  ilerletirken sarsak adımlarla tuttuğum boynuyla bana eşlik etmeye çalışıyordu.

Boynundan tuttuğum Serhat'ı odadan çıkarıp koridorda ilerleterek çıkış kapısına ulaştık. Çekiştirmelerimle bahçeye çıktığımızda Ali'yi önünde diz çöktürülmüş Baran ile birlikte gördüm.

"Hainlerin sonu nasıl olurmuş gördün mü? Onun tarafında çalıştığın adam kaybetti." Serhat söylediklerimi umursamayıp gözlerini Ali'nin tarafına bakmakla yetinirken ben durmadan ormana doğru ilerlettim. Sık ağaçlı ormanın içerisine girmeden önce elinde üç köpekle korumaların yanında etrafı gözleyen Orhan'ı çağırdım.

"Orhan!" Orhan'ın gözleri beni bulurken konuşmaya devam ettim. "Elindeki köpeklerle beraber gel benimle." Orhan dediğimi yaparak bana doğru köpekler ile birlikte gelmeye başladığında ben tekrat ormana dönüp ilerledim. Hafiften kararmaya yüz tutmuş havaya rağmen ormanda ilerlemeye devam ettim. Köpek havlamalarından ve arkamda hissettiğim adım seslerinden Orhan'ın hala peşimden geldiğini anlayarak arkama bakma gereksinimi duymadım.

Kısa bir süre daha Serhat'ı çekiştirdikten sonra istediğim yere gelmiştik. Karşımda derince bir çöküntü deliği vardı. Serhat'ı bekletmeden içerisine doğru savurduğumda ağzından düşmeden önce keskin bir çığlık çıkmış ardından sırt üstü derin deliğe düştü. Birkaç adım atarak toprak deliğin ucunda durup ona baktım.

Düşmenin etkisiyle kısık sesiyle inim inim inliyordu. Gözlerimde herhangi bir acıma belirtisi göstermeden ona baktım. Dar deliğe sırt üstü bir şekilde duruyordu. Dizlerini kendine çekmiş dar alanda doğrulmaya çalışıyordu.

"Yanlış tarafı seçtin Serhat. Oysaki seni uyarmıştım." Serhat gözlerini bana dikerek baktı. "Ne yani sizi seçseydim beni yaşatır mıydın?" Dudaklarından kısık bir gülüş çıkmış sırıtarak bana baktı. "Sen öldürmek istemesen bile Ali beni öldürürdü."

"Haklısın ama kendini affettirmeye çalışabilme şansın olabilirdi." Serhat gözlerini benden ayırıp karşısındaki toprak duvara dikti. "Boşuna nefesimizi tüketmeye gerek yok Yavuz. İkimizde biliyorduk ki her ne yaparsam yapayım işin sonunda ölüm vardı." Serhat'ın son söylediklerinin ardından sinirlerim gerildi.

"Enazından gururunu ayaklar altına alarak ölmeyecektin!" Keskin gözlerimi onun gözlerine dikerek bakışımı sürdürdüm. "Kendi ellerimle kendimi bu belanın içerisine attım. Ölümü de hakediyorum. Ama sen her zamanki gibi abinin sözlerinden çıkmayan bir pısırık olarak kalacaksın!" Serhat'ın son sözlerinin hemen ardından bana dikmiş olduğu gözlerine aniden sağ ayağımla toprağı sürüyerek gözlerine fırlattım.

TUTSAK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin