when the world has took its part

1.2K 146 172
                                    

Soobin kucağında yeni yeni uykuya dalmaya başlamış olan bedenin saçlarını okşuyordu.

Burada olduğu için fazlaca şanslı olduğunu düşündü, zira Hyunjin tüm geceyi içip ağlamakla geçirirken yanlış bir harekette bulunabilir ya da kötü niyetli birçok insanın tacizine uğrayabilirdi.

Tüm gece Hyunjin'in sarhoş olup ağlamasına izin vermişti. Sabaha kadar başında beklemiş, Hyunjin'i evine götürmek için birçok teklifte bulunup çabalamıştı ama Hyunjin evine gitmek istemediğini ağlayarak dile getirdiğinde en sonunda bundan vazgeçip sabaha karşı onu kendi evine getirmişti. Şimdi ise güneşin ışıkları yavaş yavaş gözüne çarpmaya başlarken zorla yatağa yatırdığı bedenin yalnız hissetmemesi için başucunda bekliyordu.

Bakışlarını dizlerinde uyuyan çocuğa çevirirken süzdü saçlarını okşadığı bedeni. Açıkçası berbat görünüyordu. Gözleri daha fazla mümkün olamayacakmışçasına şişmişti. Gece boyunca peçete ile sildiği burnunun ucu yara olmuş, şimdiden dudakları çatlamıştı. Esmer ve canlı teni ise solmuş, sarımtırak bir hale bürünmüştü.

Soobin belki de her iki tarafin da halinden anlayan tek kişiydi. İki ruhun birbirlerini çıkılamayacak bir karanlığa kendi elleriyle nasıl itildiklerine şahit olmuştu. İkisi için de endişeleniyordu çünkü ikisi de bu bataktan kendilerini çıkaracak olanın yine birbirleri olduğunun farkında değildi. En azından Hyunjin şimdilik bunun farkında değildi.

Neyseki biri yanındaydı, ona göz kulak olabilirdi ama Seungmin için endişeleniyordu. Onun Hyunjin'den de kötü bir durumda olmasından endişe duyarken Yeonjun'u arayıp aramamak arasında kararsız kalmıştı.

Çalan telefonu ile duraksarken komidinin üzerinde çalan telefonuna uzanmış, arayanın kim olduğuna bakmıştı. Yeonjun'un ismini gördüğünde heyecanlanmasına engel olamadan yerinden hafifçe doğruldu ve daha fazla bekletmemek için aramayı açtı.

"Evet?" Sesinin meraklı tonda çıkmasına engel olamazken kendine yüzünü buruşturdu ve dudaklarını dişledi.

"Seungmin bana geldi Soobin. İnanabiliyor musun? Şu an yanımda ve benim yatağımda uyuyor, tanrım çıldıracağım. Sikik bir rüyadaysam asla uyanmak istemiyorum." Yeonjun'un hızla ve heyecanla sıraladığı kelimelere karşı Soobin üzüntü ve şaşkınlıkla dudaklarını aralayıp Hyunjin'i uyandırmamak için sessizce konuştu.

"Biraz sakin olur musun? Bana tane tane anlat lütfen."

"Yarım saat önce Seungmin beni aradı ve benimle kalmak istediğini söyledi. Ben de onu alıp evime getirdim. Sanırım Hyunjin denen alçakla kavga etmişler, bebeğimin gözleri kıpkırmızıydı ve hiç uyumadığı belliydi. Az önce zorla da olsa yatağıma götürdüm, şu an uyuyor."

Soobin Hyunjin'in adının geçmesiyle bacağında uyuyan bedene çevirdi bakışlarını. İnsanlar görmüyordu. Hyunjin'in ne kadar acı çektiğini anlamıyordu.

"Peki ya Hyunjin'e ne olacak?" dedi telefondaki mutlu bedene karşı. Sadece Yeonjun'u denemek istiyordu.

"Bize ne? Seungmin sonunda onu gerçekten seven birinin yanında. Ben ona çok iyi bakacağım, Hyunjin'in varlığını unutmasını sağlayacağım. Çabalarımın sonucuna yavaş yavaş ulaşıyorum ve artık benim için her şey daha kolay olacak. Bu süreçte Hyunjin piçinin adının bile anılmasını istemiyorum."

Soobin Yeonjun'un cevabıyla derin bir iç çekti. Sanırım Hyunjin'in kendisinde kaldığını ona söylemek iyi bir fikir değildi.

Neye üzüleceğini bilmiyordu. Duyguları ve düşünceleri birbirine girmişti. Telefondaki çocuğun hislerini göremeyecek kadar kör olmasından nefret ediyor, gün geçtikçe içinde biriken öfkeye engel olamıyordu.

Umbrella | hyunminWhere stories live. Discover now