| 1 | ergenlik hormonları

937 46 6
                                    

!UYARI!

Merhabalar, hikayenin kurgusu ergen bir Sehun ve ergen bir Jongin'e dayanıyor. Dolayısıyla henüz reşit değiller, ancak BİRLİKTE OLMAK HARİCİ birtakım cinsel eylemler gidişatta olacak. Şöyle ki, bildiğimiz üzere, erkekler henüz ergenlik döneminin başlangıcında mastürbasyon yapma alışkanlığı ediniyor. Yani cinsellik hayatlarına giriyor. Dolayısıyla hikayedeki durum benim açımdan rahatsız edici değil. Ancak reşit olmamaları ve cinselliğin bulunması dolayısıyla rahatsız olacaksanız, başlamanızı önermem.

Sehun: 15 yaşında -birkaç bölüm sonra 16'ya girmiş olacak.-
Jongin: 17 yaşında

Anlayışınız için teşekkür ederim.

İyi okumalar. ♥️

---

Çenemi avucuma yaslamış, doğru mu yoksa yanlış mı yaptığımı düşünüyordum. Sınıf başkanı ve aynı zamanda babası okulun müdürü olduğu için havasından geçilmeyen oğlanı, yakın arkadaşına ispiyonlamakla iyi mi yaptım? Niyetim iyiydi çünkü kızın bilmesi gerektiğini düşünerek hareket ettim. Bence her kız, arkadaş ayağına kendisine yaklaşıp erkek ortamında "So Young'un memeleri belirginleşmeye başlamış, dokunabilsem keşke" ya da "bana sarıldığında memelerini hissedebiliyorum ve resmen azıyorum" diyen bir erkek arkadaşı olduğunun farkında olmalı. Elbette ki her erkeği aynı safhaya koymuyorum, her erkek ergenliğini üst düzeyde yaşamıyor. Mesela ben de bir erkeğim ve hiçbir kız arkadaşıma sarılırken azmıyorum. Ve tabii, kendisine karşı bu tür düşünceler beslediği için hoşnut kalacak kızların olduğunu da biliyorum. Beni gazlayan, So Young'un o kıstastan olmadığını bilmek ve sınıf başkanından nefret etmek. Bazen keşke gaz ayarımı kısabilsem diyorum çünkü kızın bu kadar cazgır olduğunu bilmiyordum. Oğlana resmen tükürmüş -evet tükürmüş- ve elini tutup memesine koyarak "al, muradına erdin mi?!" diye kükremişti. Biraz şey hissediyordum. Şey... Kısa sürede barışacaklar ve kabak benim başıma patlayacak gibi. Karizması yerle bir olan oğlanın, ispiyonlayan kişiyi rahat bırakmayacağını düşünüyorum çünkü. Kaderim resmen So Young'un iki dudağı arasında.

Neyse.

Jongin beni korur.

"Sehun,"

İyi insan lafın üstüne falan geliyordu, değil mi? Benimki lafın üstüne omzumu dürtüyordu. Hemde düşüncelerime veda edip fizik dersine odaklanmaya karar vermişken. Öyle ya, fizik dersi içsel meşgalelerinizi tartışmak için iyi bir ders. Hoca yeni ve sınıfın kontrolünü sağlamakta güçlük çekiyorsa düşüncelerinizi atomu parçalamaya kadar götürebilirsiniz. Masasında oturmuş ön sıralardaki birkaç kişiye ders anlatırken konuşanlara eksi vermek için birini görevlendiriyor bir de. Ne kadar da ezikçe, liseye geçtiğimde bu tür şeyler hayal etmezdim. Havalı olacağını düşünürdüm. Henüz lise iki olmayı gözden kaçırıyordum. Alt kademelerdeydik, okulun ikinci katındaydık, onuncu sınıftık, 15 yaşındaydık. Pehh.

"Piştt, Sehun,"

Jongin'e bakmamak konusunda ısrarcı davrandım, dün olanlar beni utandırıyordu. Zararlı çıkacağımı biliyordum çünkü o aptal, ayarsız, kaçık, ergenliğini üst düzeyde yaşayan arkadaşım Kim Jongin'di. Normal biri değil.

"Sehun!"

Fısıldarken bağırması komiğime gidiyordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp can sıkıntımı belli ederek yanaklarımı şişirdim. Sesi ergenlikten ötürü travestilerin sesine benziyordu. Bununla en çok abim dalga geçiyordu. Amaçsızca nefesimi tuttum.

"Mwwwaahhh!"

Ve yanağımda öpücük hissetmem bir oldu. Amaçsızlığım durdu, gözlerim fal taşı oldu, tüm sınıf bana baktı. Tanrı'm! Yanaklarım kıpkırmızıydı. Öğretmen bile bana bakıyordu. Arka sıramdaki esmer ergeni parçalamak istiyordum. Kalbim kulaklarımda atarken zordu ama bir gün olur olmadık yerde beni öptüğü için onu çok iyi pataklayacaktım. Of. En azından sessizce öpseydi. Resmen öpücük sesi sınıfta yankı yapmış ve tüm sınıf o an sessiz olacak zamanı bulmuştu. Bu ilk olmadığı için sınıftakiler alışkın ve çoktan eski haline dönmüşlerdi fakat yeni öğretmenimiz tuhaf tuhaf bakmayı sürdürüyordu. Ve bu en beter olanıydı. Öğretmen kendini toparlamak için boğazını gürültülüce temizlerken yerin dibine girmek istiyordum. Jongin yerine de ben utanıyordum. Yarınki veli toplantısında öğretmenin bu konuyu konuşacağına emindim. Çoğu öğretmen bizi tuhaf buluyordu. Fizik öğretmeni de onlar gibi bakmış, onlar gibi şaşırmış, şimdi onlar gibi önüne dönmüştü. Rahat bir nefes koyverecekken kulağımda esmerin nefesini hissetmemle karnım sıkıştı. Sıralar tekliydi ve bu ergenle uçtan uca otursak bile benimle uğraşmadan durmazdı.

"Ne düşünüyordun öyle, yoksa dün akşamı mı?"

Kulağıma değen nefesi iliklerimi titretiyordu. Ergenlik böyle olmak zorunda mı? Jongin'in en küçük hareketinde etkilenmek zorunda mıyım? Peki ya her izlediğim romantik filmde karakterler yerine bizi hayal etmeye başlamam? Of.

"Benim aklımdan çıkmıyor da."

Benim de çıkmıyordu ki... Alışık olduğum öpücük ve dokunmalarını fazlaca aştık. Bana bir ilkimi daha yaşattı. Ailelerimizin kızdığı, öğretmenlerimizin kınadığı, arkadaşlarımızın tuhaf bulduğu bir şeyi daha birlikte yaptık. Ve biz çok güzel hissettik.

"Düşündükçe pantolonum daralıyor."

Nefesimin teklemesi de bu yüzden. Ve kendimi bildim bileli böyleyim. Jongin'le geçirdiğimiz vakit tüm çocukluğumu kapsar nitelikte, ergenliğime de şahit. Geçirdiğimiz onca yıla rağmen onu ne sahiplenmekten kısabiliyorum, ne kıskanmaktan, ne de sevmekten. Günlüğüme yazdığım yazılarda onunla aynı sokakta büyümüş olmakla övünüyorum. Ailesinden çok benim sözümü dinlemesiyle, evimizden çıkmamasıyla, yanımdan ayrılmaya dayanamamasıyla değerli hissediyorum kendimi. Bazen sövüyorum ama beni olur olmadık yerlerde öpmesiyle çok seviyorum. En çok da birçok ilkimde benimle olmasıyla. Nasıl desem, ben annemle babamı öpüşürken gördüğümde bile gidip Jongin'le denedim ve sadece yedi yaşımdaydım. Bu sebeple öğretmenlerimizin bizi aileme şikayet etmesinden hiç muzdarip değildik. Gerçi annem önceden "çocuktur, her şeyi yaparlar" diyerek umarsız davrandığı için pişman görünüyor, bana gizlice 'hareketlerinize dikkat edin' başlıklı konuşmalar yapıyordu. Ben bazen kafama takıyordum ama Jongin ciddi anlamda umursamazdı. Ki zaten başıboş bir çocuktu. Annesi ve babası, o küçük yaşlardayken boşanmış ve başıboş büyümekte en büyük katkı olmuştu bana göre. Ailesi veli toplantılarına hiç gelmezdi, istediği saatte dışarı çıkabilir ve eğer kendisi istiyorsa her şeyi yapabilirdi. Beni bırakmamak için annesiyle kalmayı sürdürüyordu. Bir haftalığına bile olsa babasının yanına gittiğinde onu o kadar özlüyordum ki...

Tek çocuktu. Benim ise bir ablam ve bir abim vardı. Ama onun tek çocuk olması iyiydi çünkü kardeşini çok kıskanırdım. Top oynarken sadece bana atması iyiydi çünkü başka birine atarsa kin beslerdim. Benden başkasını öpmemesi iyiydi çünkü gözyaşlarımla sel götürürdüm. Bir şey alırken bana da alması iyiydi çünkü küs olduğumuzu düşünüp üzüntüden ölürdüm. Tüm haylazlıklarına benden başkasını bulaştırmaması iyiydi çünkü katil olabilirdim.

Jongin dendiğinde bencil, korumacı, inat, konu onu korumaksa süper kahraman ve konu onunla ilgili şeyler öğrenmek isteyen başkalarıysa huysuzun teki oluyordum. Onu bırakmamaya yeminliydim.

Onu, ergenliğimin bitişi ve yetişkinliğimin tamamı ve yaşlılığıma kadar şahit tutmaya meyilliydim. Bu kadar.

---

Bir dahaki bölüm flashback 🥳

Arzuhâl |KaiHun| Where stories live. Discover now