on beş | ben alırım

713 56 33
                                    

SEVSENE BENİ

15

" ben alırım "

Sabah erken uyanıp hızlıca bir kahvaltı yapıp okula geçmiştim. Üç dersim vardı. İlk dersim bittiğinde 1 saatlik bir araya girmiştim. Okulun coffeesinde oturduğum sıra Nevra gelmişti. Yüzünde her zamankinden farklı bir neşe vardı. Sebebi neydi, çok merak ediyordum.

"Eee bilinmeyenden haber var mı?" dedi Nevra, kahvesinden yudum alırken. "2 hafta oldu değil mi?" Onu başımla onayladım.

"Aynen 2 hafta oldu. O günden sonra ne yazdı ne bir şey yaptı. Her neyse bitti gitti uzatmayalım bu konuyu." Artık o kadar bunalmıştım ki bu konudan, midem bile bulanıyordu. Zeynep, konuyu pek açmıyordu, fakat Nevra sürekli bir araya geldiğimizde bu konu hakkında sorular soruyordu. Neden konuyu bu kadar eşelediğini anlamıyordum.

Bir saat boyunca Nevra'yla sohbet etmiştik. Ara sıra telefondan gülerek birisiyle yazışmıştı. Merak etsem de sormamıştım. O anlatana kadarda sormayacaktım. Dersinin başlayacağını söyleyip yanımdan ayrılmıştı. O gittikten sonra biraz daha oturup bende derse gitmiştim.

Üst üste girdiğim iki saatlik derste kafam şişmişti. Direkt eve gidip saatlerce uyumak istiyordum. Okulun bahçesine çıktığımda fazlasıyla kalabalıktı. Çoğu öğrenci öğleden sonraki derslere katıldıkları için böyle oluyordu. Bahçeden çıktığımda adımla seslenen kişi yüzünden durmuştum.
"Asrın."

Arkamı döndüğümde, olduğum yerden koşarak kaçmak istemiştim. "Efendim, Furkan." dediğimde bana yaklaşmıştı. Bu çocuğu hiç haz etmiyordum. Son sınıftı ve umarım bu yıl ondan kurtuluyordum. Okula geldiğim ilk günden beridir sinir kat sayımı artıran tek kişiydi.

"Bir işin yoksa, kahve içelim mi diyecektim." dedi. Aklıma geçen yıl teklifini kabul ettiğimde olanlar gelmişti. Tüm okulda sevgili olduğumuz dedikodusu yayılmıştı. Bir kere daha aynı şeyi yaşamak istemiyordum.

"Malesef, işim var." Bozulduğunu belli eden bir mırıltı çıkarmıştı. "Belki başka zaman, şu an acelem var. Sonra görüşürüz." Tam arkamı dönmüş ilerliyordum ki bileğimden tutup durdurmuştu beni. Tekrar yüzüne baktığımda konuşmaya başladı.

"Gideceğin yere kadar bıraksam bari?" Resmen sülük gibi yapışıyordu. Eli hâlâ bileğimdeydi ve ben bundan fazlasıyla rahatsız oluyordum. Bileğimi elinden kurtardığımda bir kaç adım da geri gitmiştim.

"Gerek yok, Furkan." dedim. Hayırdan da anlamıyordu. Tam ağzımı açıp konuşacağı sırada omzumda bir kol hissettim. Bakışlarım kolun sahibine döndüğünde şaşırmıştım.

"Hayırdır, bir sorun mu var?" Selim'in kurduğu cümleyle, Furkan bir kaç adım geri gitti.

"Hayır, sadece konuşuyorduk Asrın'la." dedi Furkan. Selim'in arkasında beliren Burak'la daha çok şaşırmıştım.

"Konuşuyorduk değil, Furkan. Ben konuşuyordum, sen sülük gibi yapışıyordun." dediğimde, Furkan kaslarını çatmıştı. Selim ve Burak'a güvenerek konuşuyordum. Burak, Furkan'a yaklaşarak konuştu.

"Bak oğlum, kimsin nesin bilmiyorum ama Asrın'dan uzak dur. Yoksa sonucunda sen üzülürsün." Selim, elini omzumdan indirdiğinde oda Burak gibi Furkan'a yaklaşmıştı. İkisinin bakışlarıda fazlasıyla sertti. "Bir daha 5 metre yakınında bile görmeyeceğim seni. Ona göre davran."

SEVSENE BENİ | Yarı Texting Where stories live. Discover now