4

60 6 16
                                    

Merhaba sevgili okurlarım. Biliyorum sizleri çok ama çok uzun zamandır bekletiyorum yb için ve çok özür dilerim. Hikayenin gidişi konusunda emin olmadığım yerler olduğundan bu kadar ertelemiştim bu bölümü. Biraz geçiş ve benim de hikayeye tekrar alışma bölümüm gibi oldu. Tekrar kusura bakmayın. İyi okumalar ;) 

...


Gemimiz limandan oldukça uzaklaşmış, açık denize çıkmıştı. Reepicheep ile rotamızı belirlemek için kaptan barakasında haritaları inceliyorduk.

"Şu burundan geçmemiz oldukça zorlu olacak gibi." Elimle rotamızın önünü kesen kötü ünlü burnu gösterdim.

Reepicheep haritada gösterdiğim yere geldi. "Etrafından dolaşmalıyız." Bir kere bakıp konuşmama bile izin vermeden diğer haritaları incelemeye dönmüştü. Tabii ki de sinir oldum. Güya iyi anlaşmaya başlamıştık.

"Etrafından dolaşırsak çok zaman kaybederiz." Arkası dönük fareye sakin kalmaya çalışarak söyledim.

Küstahlığından hiç el vermeden sakince konuştu. "O burundan geçemeyiz." En azından yüzüme bakabilirdi. Bu sakinliğimin uçup gitmesine neden oldu.

"O burundan geçmek zorundayız! Caspian'a olabilecek en kısa zamanda oğlunu bulmak için söz verdim. Kaybedecek zamanımız yok!"

Yavaşça arkasını döndü. Elinin kılıcının üstünde hareket ettiğini görebiliyordum. "Eğer o burundan geçersek sözünü asla tutamayacaksın. Oradan kurtulmamız imkansız. Fazla deneyimsizsin."

Beni ezmek için yer araması sinirimi bozmaya başlamıştı. İyi anlaşmaya başladığımızı düşünürken çok erkenci davrandığımı bana bir kez daha hatırlattı bu sinir bozucu davranışı.

"Bana bak fare! Bu burnu geçebilen bir aileden geliyorum ben. Senin aksine asil bir Narnia'lı olduğumu düşünürsek bu burnu geçebilecek yegane insanlardanım!"

Fare beni şaşırtacak bir çeviklik ile kılıcını çekti ve haritanın üzerinde duran elime sapladı. Gelen ani acıyla hızla ve tiz bir ses çıkararak elimi çektim.

"Sakın bir kere seni sağ bıraktım diye ikinci bir şansın olduğunu sanma Telmarin!"

O bana Telmarin mi demişti? Elime sapladığı kılıcı çıkarıp fırlattım. Söylediklerine daha fazla dayanamayan direncim beni ele geçirdi. Belimdeki kılıcı hızla çekip haritada burnun olduğu yere sapladım.

"Eğer ben bir Telmarin olsam çoktan cesedin bu odadan çıkmış olurdu fare! Sözlerine dikkat et!" Fare upuzun bıyıklarının altından imalı bir şekilde sırıttı.

"Beni yenebileceğine seni inandıran ne Telmarin? Asil bir Narnia'lının yanında Narnia'lı olduğunu idda eden bir Telmarin'in ne şansı var?" Kılıcı haritadan çıkarttığım gibi tam kalbinin olduğu noktaya doğrulttum.

"Sus! Yoksa iddamı doğrularım." Küçük parmağı ile kılıcımı itti.

"Seni neredeyse öldürdüğümü unutuyorsun herhalde, Telmarin." Bilerek "Telmarin" kelimesine vurgu yaptığında daha fazla kendimi kontrol edemedim ve kılıcımı ona saplamak için hamle yaptım.

Çevik bir hareketle yana kaydı. "Beni öldürmek için daha fazlasını yapmalısın. Telmarin."

Hırsla bir kez daha saldırdım. Bu sefer de havada takla atarak koluma çıkmıştı. Kolumu sallayarak düşmesini sağlamaya çalıştım ama o kuyruğunu kullanarak kendini kolumdan sallandırdı. Kuyruğunu koparmak için hamle yaptığımda ise tek yapabildiğim kendi kıyafetimi delmek olmuştu. O sinir bozucu fare yine bir takla ile masaya inivermişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 28, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AtlantisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin