Bölüm 29

1.9K 231 51
                                    

Telefonumu tamirciye vermiştim ama hala olmamıştı. Oynadığım maç çok iyi geçmemişti. Koç her şeyin farkındaydı. Bir sorunum olduğunu davranışlarımdan anlıyordu ve kafamı boşaltmamı istiyordu. Kendimi basketbola veremediğimi söylüyordu. Bazen benimle dertleşmek istiyordu ama bundan kaçıyordum. Billy derdimi soruyordu söyleyemiyordum. Bir hafta olmuştu kimseyi aramamış okul yemekhane antreman üçlüsü arasında dönüp duruyordum. Eylül'le uğraşamayacağımı düşünüyordum. Onunla sürekli beraber gibiydik Türkiye'de. Ona istediğim zaman ulaşabileceğimi biliyordum. Burası farklıydı. Ona hemen ulaşamayacağımı biliyordum. Ona katlanamayacağımı düşünüyordum ama Billy ile yaşamak ve onun mücadelesini görmek benim fikirlerimi değiştirmişti. Billy ile aynı odayı paylaşmak onunla işbirliği yapmak aslında zor değildi. Yani hayat bana yeni bir şey öğretmişti. Denemeden asla bilemezsin. Ben kendime güvenemediğim için Eylül'le olmayacağını düşünmüştüm. Ama bu tek taraflı bir durumda değildi. İki kişinin mücadelesiydi. Ben biraz Eylül'ü yük gibi gördüğüm için sanırım böyle düşünmüştüm. Belki de onunla ilgilenememekten korkmuştum. Bir şeyler beni içten içe korkuttuğu için cesaretim kırılmıştı. Ama şu an Eylül'ü özlediğimi fark ediyordum.

Mia zayıfladığımı söylüyordu. İştahım kesilmiş sadece su içiyordum. Koç yine beni yanına çağırmıştı. Şimdi onun odasına gidiyordum. Ama ayaklarım geri geri gidiyordu. Umarım kötü bir şey söylemezdi.Performansım düştüğü için bursum kesilmezdi değil mi?  Odasına girdiğimde gözlerim koçun ödüllerine kaydı. Bir gün bende bu kadar başarılı olabilir miyim? Eğer hayattaki sorumlarımı çözebilirsem başarılı olabilirdim. Eylül nerden girmiştin hayatıma. Beni karmakarışık duygulara sokmuştu. Şöyle bir koça baktım.Koçun boyu çok uzundu. Siyahi bir hocamızdı. Ve aşırı samimi bir adamdı. Oyuncularına değer veriyordu.

" Hoşgeldin Efe!" beni güler yüzle karşılayıp kibar bir ses tonuyla oturmamı söylemişti.

" Türkiye'de durumlar nasıl? Ailemle birlikte tatile gitmeyi düşünüyoruz. Yemeklerinizin harika olduğunu duydum. Sanırım buradaki yemeklere alışamadın." beni eliyle işaret ederken zayıfladığımı kastediyor olmalıydı. Kendime şöyle bir baktım. Aslında güzel bir vücut yapmıştım. Her gün spor salonunda vücut geliştirmek için de çaba harcıyordum.

" Alışmaya çalışıyorum Koç." deyip kibarca gülümsemiştim. Yerime oturduğumda ellerimi dizlerime yerleştirmiştim. Bakalım koç bugün bana ne kötü haberler verecekti.

" Efe biliyorum. Yabancı ülke kolay değil. Ama buraya bir amaç için geldin. Haftaya büyük bir maç olacak ve seni izlemeye gelecekler. Bir haftaya kadar kendini toparlamak zorundasın. Bir haftadır zaten dalgın dalgın basketbol oynuyorsun. Ben senin performansını gördüm bu sen değilsin. Sen daha iyisin." koç iltifat ediyordu ama garip bir dönemden geçiyordum. Onun iltifatına bile sevinemiyordum. Farkındaydım her şeyin. Kendimi toparlamak için bir güce ihtiyacım vardı.

" Seni ne mutlu eder?" koç birden çekmeceleri karıştırmaya başlamıştı. Güzel soruydu? Beni hayatta ne mutlu ederdi şu an? Bu soruya net bir cevap veremezdim. Duruma yere ana bağlıydı aslında mutluluk. İnsan her dakika mutlu olmazdı. Ama şu an belki Türkiye'ye dönmek beni mutlu ederdi. Ya da etmezdi. Bunu bile bilmiyordum.

Koç çekmesinden bir çikolata çıkardığında beni gülümsetmişti. Beni çocuk gibi mutlu etmeye çalışması çok komikti. Elinde çikolatayı sallayıp göz kırpmıştı. Koyu tenine beyaz dişleri oraya çıkıyordu gülümserken. Samimiydi. Bu samimiyetine karşılık gülümsemeden edemedim.

" Bak gülümsedin işte. Yüzünde bu gülümsemeyi görmek istiyorum Efe." Koç bana çikolatayı uzatırken uzanıp onu almıştım. Çikolataya bakınca aklıma Eylül gelmiş ve yüzündeki gülümseme uçuvermişti. Yüzünü çikolata sosu bulaştırdığı o zaman aklıma gelmişti. O gün onun yaptığı keki bile yiyememiştim. Onu bırakacağımı duyduğu o gün. Onunla bir gelecek düşünmemiştim ama şimdi onu istiyordum hayatımda.

Onu Bana AnlatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin