Bölüm 25

1.8K 217 64
                                    

" Efe çok iyi oynamıyor mu?" sesim titrerken yanımdan adamın bu heyecanımı anlamasını istemiyordum. Eylül yanımda oturmuş eliyle beni bulmaya çalışıyordu. İnce parmaklarını dizlerime koyup düşünceli duruşuyla benim ilgimi kendisine çekmeyi başarmıştı.

" Efe beni param için mi seviyor?" Eylül dokunsam neredeyse ağlayacaktı. Hayatta bazı sözler bir insanı ne kadar derinden etkiliyordu. Diğerlerinin yorumları Eylül'ü düşüncelere boğmuş bu düşünce denizinden kurtulamıyordu sanki. Şeker Ali Eylül'ün bu iç burkan sorusunu duymuştu. Hatta başını eğip onun yüzüne doğru dikkatlice bakmıştı.

Dış dünya savaşması kolay bir yer değildi. Gelen vuracaktı giden vuracaktı peki sen ne kadar ayakta kalabilecektin? Hele ki kendini savunmak için silahlarından biri eksikse nasıl gardını alacaktın bu dünyaya. Ahmet bey haklıydı. Ölünce kızını kime emanet edeceğim diye kara kara düşünüyordu. Tabiki emanet edeceği kişiyi kızı da sevmesi önemliydi. Eylül ne kadar güçlü durmak isterse istesin yine yardıma ihtiyacı olacaktı. Karanlık kolay değildi. Karanlık karanlıktı. İçinde ne olduğu belli olmayan bir yol. Bir şeydi.

" Efe kesinlikle paraya tamah edecek bir çocuk değil Eylül. Bazen hayatta insanlar ne derse desin sen hislerini dinle. Başkalarının sözlerini değil. Kimsenin sizin mutluluğunuzu bozmasına izin verme." Şeker Ali bir baba gibi ona öğüt verirken hayatın feleğinden geçmiş bu adama hayran hayran baktım. Benim bakışlarımı gören derin bakışlı bu adam bana göz kırpıp geri çekilmişti. Utancımdan nereye bakacağımı şaşırmıştım. Bu yaştaki bir kadın için neler düşünüyordum ben böyle.  O maçı izlerken ona kaçamak bakışlar atmaya başlamıştım. Bir yandan basketbol maçını izlemeye çalışıyor bir yandan Eylül'e neler olduğunu anlatmaya çalışıyordum.

Maç bittiğinde herkes o kadar sevinçliydi ki mutluluk kelimelerle tarif edilmezdi. Efe'nin tüm forması terden sırılsıklam olmuş elleriyle yüzünü serinletmeye çalışıyordu. Arkadaşlarının hepsi maçı kazandıkları için Efe'ye deli gibi sarılıyordu.

" Vay be aslan parçası. Bugünlerini de mi görecektim ben senin. Helal be aslanıma! Çok çabaladın be! Cenk, abin bundan sonra öyle yerlere gelecek ki senin istediğin her şeyi alacak. Hep abinin eskileriyle idare ettin. Hiç şikayet etmedin sen de mükemmel bir kardeşsin. Abine gelince sarıl." Şeker Ali'in keyfi yerine gelmiş yüzüne de sıcak bir tebessüm yerleştirmiş Cenk'in saçlarını okşuyordu. Talihsiz bu iki çocuğa baktım. Hem anne yönünden hem baba yönünden ikisinin de hiç yüzü gülmemiş gibiydi. Ama şimdi bu gülümseyişleri onca yıldır çektikleri acılara değerdi.

Efe yanımıza gelmeden önce üstünü değiştirmeye gitmişti. Biz kapıda Efe'yi beklerken Eylül yerinde durmadan sallanıp giydiği formanın alt kısımlarını gerginlikle çekiştiriyordu. O sırada Ahmet bey elindeki belgeleri sallayarak bize doğru gelmişti. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

" Efe'nin evrakları! Geçti! Kazandı!" Ahmet bey herkesten daha heyecanlıydı ve bu başarıya kimse kayıtsız kalamıyor gibiydi.

" Efe nerde kaldı?" Eylül gözleri hızlı hızlı kırpıştırıyor etrafına sabırsız bir şekilde bakınmaya çalışıyordu. Selda hanım durmadan saatine bakıyor bir yandan pufluyordu.Acelesi var gibiydi.Efe bir kot pantolon ve üstüne beyaz tişört çekmiş siyah çantasını tek omzuna takmış bize doğru koşarak gelirken onun kızarmış yüzüne doğru baktım.

Yüzünü yıkamış saçları darmadağın duruyordu. Yüzünde Ahmet bey gibi onunda kocaman bir gülümseme vardı.

" Eylül! Başardım!" Efe kimseyi umursamadan koşup hızla kollarını Eylül'e sarmış onu sevinçle havaya kaldırırken Efe'nin siyah çantası kolundan kaymıştı. Herkes onu tebrik ederken Eylül kollarını onun boynuna dolamaya çalışıyordu. İkisinin yüzündeki o büyük mutluk izlemeye değerdi. Hayata enerji veriyordu ikisi.Efe onu yavaşça yere bırakırken hayatta mutlu olmayı deli gibi hak eden güzel Eylül kızıma baktım. Etrafa gülümsemesiyle pozitif bir enerji yayıyordu.

Onu Bana AnlatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin