•34

4.8K 474 369
                                    

bottom b bolum geldi saka gibi

"evi yakmadan yapabileceğine emin misin peki?" yine kıkırdarken aklına bir şey gelmişçesine bana döndü. hatırladığımı mı anlamıştı! şu an olmaz, üzgünüm jisung. "söylemiştin ya, bu yüzden restorana geldik."

beklentiyle bakan gözleri tekrar solarken önüne döndü ve dudaklarını kıvırdı. "merak etme, evlendiğimizde bu sorunların yaşanmayacağına eminim."


bir gün sonra

hyunjin's pov

"merhaba, ben bay taewon ile görüşmek istiyordum. bu mümkün müydü?" en parlak gülümsemelerimden birini karşımdaki sekretere sundum. midem kalkmak üzereydi. buraya gelmeyi zerre istemiyordum ama eğer ben gelmeseydim han kardeşlerin gelmesi çok daha kötü olabilirdi.

"bir saniye, adınız nedir?" yanak kaslarım acımaya başlasada gülümsemeyi kesmedim. "hwang hyunjin. aynen bunu söylemeniz yeterli." sekreter, kızarmış bir şekilde yutkundu ve ofis telefonu olduğunu tahmin ettiğim telefonla gerekli kişiye ulaşmaya yeltendi.

"of, ne baş ağrısı ama." hafifçe mırıldandım ve saçlarımı karıştırdım. özetlemek gerekirse, minho'nun hafızası yerine gelmişti ve bize arabayla ona kimin bilerek çarptığını anlatmış, jisung'un kısa süreliğine sinirden kafayı yemesine sebep olmuş, jeongin'in de bay han'ı suçladığı için üzüntü duymasıyla sonuç bulmuştu.

eninde sonunda jisung'u sakinleştiren minho sayesinde taewon piçi -minho'ya çarpan homofobik- ölesiye dayaktan kurtulmuştu. jeongin, benim güzel sevgilim ise abisinin yanında biraz kaldıktan sonra babasıyla konuşmaya gideceğini bana dolan gözlerle haber vermişti.

"bay taewon sizi bekliyor, lütfen beni takip edin." diyerek önümden uzun koridorda ilerlemeye başladı. taewon'un ailesinin şirketi eğlence sektöründeydi, tıpkı han ailesininki gibi. bu yüzden geri plana atılan bu şirketin varisi taewon, bir diğer varise zarar vermeye çalışmıştı. ama planı olabildiğince ters teperek minho'ya yaptığı şeyler, jisung'u sinirlendirmeyi başarmıştı.

yumruğumu sıkmama engel olamadım, o kişi jeongin de olabilirdi, belki de minho hyung daha kalıcı bir zarar görebilirdi, jisung olsaydı en kötüsü bile başına gelebilirdi. yine de buraya bu piçin sorununu konuşarak çözmeye gelmiştim. ellerimi kirletmek, hele de bu pislik ile kirletmek istemiyordum. ama diğerleri benim yerime gelseydi, bu sefer de karakolda ciddi bir şekilde kendimizi bulabilirdik.

"bundan sonrasını ben hallederim," diyerek geldiğim yönetici odasının kapısını tıkladım, sekreter yanımdan ayrılırken ifademi soğuk bir hale çevirdim. sadece yapmam gerekeni yapıp gidecektim. geri kalanını babam hallederdi, ben sadece hırsımı almak ve onu korkutmak için buradaydım.

"hyunjin! seni görmeyeli uzun zaman oldu," diyerek gevşek bir şekilde kollarını bana dolamak için uzattı. bu pislik bana dostça sarılmayı mı düşünüyordu?

"aklını mı kaçırdın?" geri çekilerek elini ittim, ses tonumu oldukça küçümseyici bir hale getirdim ve donuk gözlerle sordum. "bana o kırılası ellerinle dokunabileceğini mi sanıyorsun?" taewon, ağzı açılmış bir şekilde titrerken şok olduğu belli oluyordu. ugh, buradan çıkmak ve jeongin'e sarılmak istiyordum.

"n-ne diyorsun sen, hyunjin? bir şey mi—" buna daha fazla katlanmak zorunda değildim, değil mi? yanağımın içini sinirle ısırdım ve taewon'un yakasına sertçe yapıştım. tam bağırıp güvenliğe seslenecekken konuştum.

bottom bitch •minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin