•25

5.6K 599 380
                                    

bir şey mi diyecekti bilmiyordum ama jisung kolay kolay duraksamazdı. bu yüzden ona birkaç saniye daha vermeye karar verdim.

sonunda onun da gözleri benimkilerle buluşurken dudaklarını araladı.

"senden çok hoşlanıyorum, minho."

hyunjin's pov

"evet, baba. han şirketi ile olan ortaklığımızı feshetmeni istiyorum." dudaklarımı ıslattıktan sonra gelecek cevabı beklemeye koyuldum. telefonda sadece babamın nefes alış-veriş sesleri duyururken koltukta uyuyakalmış olan jeongin'e gülümsedim.

"neden böyle bir şey yapmamı istiyorsun? bu ortalık iki taraf içinde önemli, bilmiyor musun?" ardından beni beklemeden devam etti babam. "hyunjin, oğlum, bu çocuk oyuncağı bir iş değil."

gözlerimi devirdim ve sesimi fazla yükseltmeden konuşmaya devam ettim. "sadece bizim anlaşmamızı değil, diğer şirketlerle olan anlaşmalarını da feshetmelerini sağlamanı istiyorum, baba." şaşkınlık nidası telefondan duyururken omuz silktim.

"saçmalamaya başladın, içtin mi sen yine?" demesi ile gülecektim ama kendimi tuttum. ciddi kalmaya çalışarak cevapladım. "hayır, aksine gayet ayık bir haldeyim, baba."

yine oflama sesi kulağıma dolarken sordu. "geçerli bir nedenin var mı peki?" dudaklarım kıvrıldı.

"bu dediklerimi yapabilirsin mi demek oluyor?"

minho's pov

"ne?"

benden çok hoşlandığını mı söylemişti o? teşekkür etmemişti, hitaplarını kullanmamıştı, cidden benden hoşlandığını dile getirmişti.

"eğer benden o şekilde hoşlanmıyorsan sorun değil, zorunda da değilsin zaten—" hâlâ yatakta oturur biçimde ve hızlıca konuşmaya devam ederken hiçbir şey umrumda olmayan bir şekilde kucağına atladım.

ani hareketimle beni refleksleri ile tutmuş ve kucağında daha düzgün bir pozisyona getirmişti. aslında, ikimizinde çıplak olduğu detayı da vardı ama şu an konu başkaydı.

"aptal mısın?" diye fısıldadım. gözleri anlamazca bana bakarken siyah saç tutamlarıyla oynamaya başladım. "benim de senden çok hoşlandığımı göremeyecek kadar hem de?" diye belirtmemle yüzünde büyük bir gülümseme oluştu ve beni geri çevirdi.

yatakla sırtım bugün ikinci kez buluşurken üstüme doğru eğildi. "sen ciddi misin?" göz devirmemek için kendimi tuttum ama karnımda olan o heyecanı engelleyemedim.

"şaka yapıyor gibi mi gözüküyordum?" diyerek gözlerimi dudaklarına çevirdim. "hayır- ah, sadece..." pürüzlü bir sesle konuştuğunda yutkundum.

elimi yanağıma götürmemle dudaklarıma yaklaştı ve nazik bir şekilde alt dudağımı emmeye başladı. karşılık vererek öpüşmemizi derinleştirdim.

fazla sürmeden dudaklarımızı ayırdı ve düzensizleşen nefeslerimizi ayarlamamız için bize birkaç saniye verdi. "temizlenmemiz gerekiyor." demesiyle başımı hafifçe salladım.

"beni banyoya kadar taşımanı istesem?" diye cazip bir teklif sundum. jisung güldü ve gözlerini bana geri çevirdi. "sanırım seungmin'i daha çok rahatsız etmiş oluruz."

eh, haklı olduğunu inkar edemezdim. bu yüzden gülümsedim ve ayağa kalktım. "o zaman benim banyodan çıkmamı beklemen gerekecek." dudaklarını büzdü, çocuk gibi gözüküyordu. haline gülüp bornozumu elime aldım ve banyoya ilerledim.

benden hoşlanıyordu, kendi itiraf etmişti.

aptal aşık modundan uzun bir süre çıkabileceğimi sanmıyordum.

sabah, saat 10.00

jisung's pov

"jisung, biraz daha börek alsana önüne," seungmin'in tabağıma doğru uzattığı patatesli böreğe karşı yutkundum. "diyette olduğumu söylemiştim, seungmin."

minho buna karşılık omuz silkti. en geç kalkan o olduğu için hala yüzü şişti. dudakları da aynı şekilde. "eğer düzgünce yemek yemezsen seungmin asla senin masadan kalkmana izin vermez."

seungmin de onun söylediklerine sırıttı ve minho'yu işaret etti. "haklı. çünkü kendinden biliyor." minho buna karşı kaşlarını çattı ama kısa süre sonra gülümsemeye başladı.

gülümsemesini, hatta sadece gözlerini kırpıştırmasını bile sonsuza kadar izleyebilirdim.

"bugün ne yapacaksınız? okul yok sonuçta," diye sordu ikimize hitaben seungmin. minho da bakışlarını bana döndürürken ağzımdaki lokmayı bitirip konuştum. "şirkete gitmem gerekiyor, birkaç proje değerlendirilecek ve onayım gerekiyor."

seungmin ise kaşlarını çatarak sordu. "her ne kadar han ailesinin ilk varisi olsanda, şirket şu an senin üstüne değil, öyle değil mi?" başımla onayladım.

"babam tamamiyle emekli oldu sayılmaz, onun yarısı kadar etkim var şuanlık. yani haklısın, şirket şu an benim değil." diyerek minho'ya göz kırptım. gülümseyerek gözlerini tabağına çevirirken seungmin anlarcasına mırıltılar çıkardı.

"sen peki, chan ile mi buluşacaksın?" minho muzip bir şekilde konuştuğunda güldüm ve ona ayak uydurdum.

"yani, hafta sonu sevgilimle buluşmam kadar doğal bir şey var mı?" diyerek alttan alttan bize laf attığının farkına vardığımda dudaklarımı ıslattım.

"şirketten geldikten sonra biz de sevgili ile yapılacak şeyleri yapabiliriz, minho." flörtöz bir şekilde konuşmam gayet etkili olmuş olacak ki, içtiği portakal suyu boğazında kaldı.

o öksürmeye başlarken seungmin sırtına sertçe birkaç kez vururken hızla ayağa kalkıp ona kendi suyumu uzattım.

o içerken sırıttım. dudaklarımız belki de yüzlerce kez birbirine değmiş olsa bile bu dolaylı temas beni mutlu ediyordu.

"amacın beni öldürmek miydi?" sızlanır bir şekilde konuşurken dudaklarımı birbirine bastırdım ve yerime geri oturdum.

"bu sevgili olduğumuz anlamına mı geliyor?"

gülüşlerimiz birbirine karışırken seungmin göz devirdi. "daha fazla romantik söz çekemeyeceğim, özellikle dün kulaklarımın çektiği acıdan sonra."

minho, bir anda yanakları kızararak yüzünü kapatırken kıkırdamamak için kendimi zor tuttum. "bir dahakine daha dikkatli olacağız, seung-ah." dememle minho gözlerini kocaman açarak bana bakarken seungmin ağlarcasına sesler çıkardı. "bir dahaki mi?"

bu sefer üçümüzde gülmeye başlarken onların arkadaşlığının samimiyetini hissedebiliyordum. minho, belki de hayatıma girerek bana sadece bir sevgili değil, bir aile ortamı da kazandırmıştı.

bunu korumak için de elimden geleni yapacaktım.


normalde final olacak bolumu okuyosunuz 😓😓
herkes gecenki bolumde sonunda nidalari atmis cok mu gec itiraf aldim anlamadim arkadaslar

bottom bitch •minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin