5 MİLYON ÖZEL BÖLÜMÜ

120K 8.1K 9.4K
                                    

The Irrepressibles - In This Shirt

Hızlı adımlarım adliye binasının biraz ilerisinde park hâlinde olan arabaya doğru ilerlerken havanın boynumdan içeri sızmasıyla gelen soğukluğu biraz da olsa engellemek için montuma sıkıca sarıldım. Birkaç dakika sonra bu soğukluk gitmiş yerine arabanın klimasından yayılan sıcak hava almıştı. Rahatlayarak montumu çıkardım ve arka koltuğa bıraktım.

Üzerimde haftalardır üzerinde uğraştığım, çabalar gösterdiğim bir davayı kazanmış olmanın verdiği gurur ve huzur vardı. Bugün küçük bir çocuğun hakkını savunmuştum. Daha dokuz yaşında olmasına rağmen dedesi yaşında bir adamla evlendirmeye çalıştıkları kız çocuğu yaklaşık yarım saat devlet himayesi altına girmiş, ona bu psikolojiyi yaşatan annesiyle babası da parmaklıklar ardına gönderilmişti. Mutluydum çünkü bir çocuk daha bu zorbalıktan kurtulmuştu.

Ama ne yazık ki her çocuk onun kadar şanslı olamıyordu. Bazı ebeveyn demeye utandığım insanlar bunlar için ceza bile almıyordu.

Derin bir iç çekip yan koltuğa bıraktığım çantamın içinden telefonumu çıkardım ve arabanın bluetooth sistemine bağlanarak Giray'ı aradım. Birkaç çalıştan sonra arama cevaplandığı sırada arabayı sürmeye başlamıştım. "Ben de tam aklımdan seni aramayı geçiriyordum." Giray'ın sesi arabanın içinde dağılırken gülümsedim. "Kalp kalbe karşı işte."

"Yaa..." Dedim alaylı bir tonlamayla. "Kesin öyledir." Ne zaman Giray beni aramadan ben onu arasam hep böyle diyordu. Nedense hep kalp kalbe karşı oluyordu.

"Öyle tabii ki." Kısa süreli bir suskunluğun ardından yeniden konuştu. "Nasıl geçti dava?"

"Beklediğimden de güzeldi." Dedim heyecanla. "Kız çocuğu devlet koruması altına alındı. Belki iyi bir aile evlatlık bile edinir." Tek temennim bu yöndeydi.

"Belki... Sen hemen eve mi geleceksin?" Sorduğu soruyla birlikte bakışlarım arabanın saatine kaydı. Doktor randevuma yaklaşık bir saat falan vardı. "Önce hastaneye gideceğim, sonra geleceğim."

Yanımda olmasa da kaşlarının çatıldığını hisseder gibi olmuştum. "Ne hastanesi? Neyin var? Bana niye söylemiyorsun Merve?"

"Ya sabah evden çıktıktan sonra randevu almıştım. Vakit olmadı söylemeye. Hem önemli bir şey değil merak etme, karnım ağrıyor biraz." Birkaç gündür süren bir ağrıydı ama Giray'ı endişelendirmek istemediğim için ona bir şey söylememiştim. Söylesem direkt beni hastaneye götürmeye kalkışacaktı ve ben bunun öylesine bir ağrı olduğunu düşündüğüm için gerek duymamıştım. Ta ki sabah iyice şiddetini arttırmaya başlayana kadar.

"Yine de haber verebilirdin ben de gelirdim. Hatta dur hangi hastaneye gittiğini söyle ben de geleceğim."

"Giray önemli değil diyorum. Ciddi bir şey olursa hemen ararım zaten biliyorsun." Dedim kesin bir tavırla. Bugün hasta dosyalarıyla alakalı çok işi olduğunu, evden çıkamayacağını sabah kendisi söylemişti. Şimdi bir de ona zaman kaybı yaşatmak istemiyordum.

"Sana da teessüf ediyorum." Dedi alınmış gibi bir sesle. "Burada ben varken başka doktorlara gidiyorsun."

"Senin beyin cerrahı olduğunu hatırlatmama gerek yoktur umarım." Diye mırıldandım.

"Hatırlatmana gerek yok zaten benim aklımdan çıkmıyor ki. Karşında koskoca cerrah var kızım, sen olsan sen de unutmazsın." Giray'ın egosu geldiğine göre biz kalkalım o zaman...

"Evde görüşürüz Giray." Dedim harfleri uzatarak. Daha fazla sürdürmeden aramayı sonlandırdım ve telefondan herhangi bir şarkı açıp akan giden yolda ilerlemeyi sürdürdüm. Beş dakika kadar sessiz sakin ilerlerken birden telefonum çaldığında bakışlarım ekrana kaydı. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu ama zaten beni genellikle bu tarz numaralar aradığı için sorun etmeden aramayı cevapladım.

ARIZA | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin