72.BÖLÜM FİNAL

En başından başla
                                    

Aramızdaki mesafeyi bir türlü kapatamıyor, Melih'e yetişemiyordum.

Durmadım, sert zeminin dizlerimi parçalamasına aldırmadan dizlerimin üzerinde sürünerek en sonunda Melih'e yetiştim. İki elimle yüzünü kavradım ve başını kucağıma yatırdım. Dudaklarından firar eden acı dolu inleme gözyaşlarımın şiddetlenmesine sebep oldu. Bir elimle yüzünü avuçlarken diğer elimle göğsünden oluk oluk kan akan yarasına bastırdım. Acısını almak istiyordum.

"Şiştt..." dedim hıçkırıklarımın arasında zar zor. "Yorma kendini. Bir şeyin yok, ufak bir yara." Bunu söyleyen dilim kavruldu. Elime bulaşan kanın sıcaklığı yaranın ufak olmadığını kanıtlar niteliğinde, akmaya devam etti.

Melih yarasının üstüne duran elimin üstüne elini koydu. "Ah-Ahu..." dedi. Kesik kesik alıp verdiği nefesi, benim nefesimi kesti.

"ABİ..!" Çağlar üstünden çıkarttığı ceketi Melih'in yarasının üstüne bastırdı. Tıpkı benim gibi dizlerinin üstüne çöküp yeri göğü inletircesine Osman'a bağırdı. "KENDİNE GEL OSMAN! MELİH ABİ KAN KAYBEDİYOR, ARABAYI GETİR!" Bu anı bir kez daha yaşamıştık. O zaman da Melih'e bir şey olmamıştı. Şimdi de olmayacaktı.

Osman, koşarak arabanın oraya gittiğinde Mehmet abinin sesini işittim. "Aslanım..." dedi. O da dizlerinin üstüne çökmüş Melih'in yüzüne bakıyordu. Eğer yanlış görmüyorsam ağlıyordu. "İyi olacaksın aslanım."

İyi olmak zorundaydı. Saçma sapan iki kurşun yarası onu benden, kızımızdan alamazdı! Almamalıydı.

"Çabuk ol Osman! Çabuk ol!" Mehmet abinin bağırışı büyük bir feryattı. "Çok kan kaybediyor, çabuk ol!" gözü yaşlı, sesi umutsuzdu.

"Ah-Ahu..." Melih'in cılız çıkan sesinin aksine sanki ciğerleri yerinden sökülüyormuş gibi ardı ardına şiddetli öksürdü.

"Şişt, tamam." Kan bulaşan tek elimle Melih'in yüzünü kavradım. "Ben buradayım, konuşarak zorlama kendini canım."

Melih'in dudakları varla yok arası iki yana kıvrıldı ve uğruna öldüğüm ela gözlerini kapatan göz kapaklarını araladı.

Göz göze geldik. Benim gözlerim yaşlı, onun gözleri acı doluydu.

Kocamın gözlerine acı bulaşmıştı. Bu acı ela gözlerine hiç yakışmamıştı.

"Eğer ben..."

"Melih..."

Konuşmasın istiyordum. Söyleyeceklerini duymak istemiyordum.

Gözleri gidecek gibi bakıyordu.

Dudaklarının arasından firar eden soluklar veda eder gibiydi.

"Eğer bana," kesik bir nefes alıp gözlerini kapattı ve güçlükle yutkundu. "Bir şey olursa-"

Başımı hızla iki yana salladım. "Olmayacak! Sana hiçbir şey olmayacak!" dedim.

Osman, arabayı yanımızda durdurdu. Çağlar ve Mehmet abi Melih'i taşımak için hareketlendiğinde, Melih elimin üstünde olan eliyle iyice elimi kavradı ve yüzünde ki elimin üstüne de diğer elini koydu. Kapanmak üzere olan ela gözleriyle gözlerimin içine baktı.

BUZ YANIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin