44 - Vier­en­veertig

1.1K 131 43
                                    

"Lan putperest! Aç şu kapıyı!" Efe bir dakikadır durmadan kapıyı yumrukluyordu. Burak ona tuvalette olduğunu ve kapıyı açamayacağını belirten bir mesaj atmıştı ama Efe mesajı görmesine rağmen Burak'ı sinir etmek için kapıya vurmaya devam ediyordu. "Sürün bakalım orospu evladı!" Birkaç dakika sonra duyduğu ayak sesleriyle yüzündeki gülümseme daha da genişledi. Dakikalarca kapının yumruklanmasını tuvaletten dinleyen Burak kim bilir ne kadar sinirliydi.

Kapıyı öfkeyle açtıktan sonra kontrolsüzce bağırdı. "Ne lan ne!"

Efe tehditkar gözükmek için yumruk yaptığı elinin tersini gösterdi ve kaşlarını çattı. "Bana bak, o sesini bana yükseltme, yemin ederim çüküne tekmeyi bir koyarım yedi sülalen kısır kalır." Burak Efe'nin bu halini belalı civciv karikatürlerine benzetti. Agresif ancak zararsız... Tek fark Efe'nin sarışın değil karaşın olmasıydı. "O çük bana lazım," dedi gülümseyerek, ardından Efe'nin geçmesi için kapıyı ardına kadar araladı. "Geç bakalım." Efe tehditkar olduğunu düşündüğü bakışlarını koruyarak içeri geçti. Kısa, koyu renk duvarlarla kaplı bir koridorun sonundan sağa döndü ve geniş salonu gördü. Salon oldukça sadeydi. Krem rengi duvarlar ve açık kestane rengi storlu perdeler insanın içini açacak cinstendi. Vanilya rengi köşe takımı koltuklar da duvarlara ve perdelere uyumlu olması için bilerek seçilmiş gibi gözüküyordu.

Koyu yeşil kabanını koltuklarla aynı renkteki yemek takımı sandalyelerinden birine astıktan sonra salonun en köşesindeki koltuğa oturdu. "Kediyi çabuk getir de işimi bitirip gideyim bir an önce." Burak kapı eşiğine yaslanmış, Efe'nin bu halini gülümseyerek izliyordu. Dalgalı, siyah saçlarını eliyle hafifçe dağıttıktan sonra odasına gitti ve Gofret'i alıp, salonda Efe'nin yanına oturdu. Tüylü küçük dostunu Efe'nin kucağına bıraktı ve kıvırcık çocuğun kediye sanki piyango kazanmış gibi mutlulukla bakmasını izledi. "Ya sen nesin böyle şerefsiz?! Çok tatlı!" Kediyi koltuk altlarından tutup kaldırdı ve yanaklarına birer öpücük kondurdu. "Sen bebiş misin? Sen minnoş musun? Oy oy, senin minik patilerin mi var?"

Efe Burak'ın gözünde şu anda çok tatlıydı. Kediye her sarıldığında, ona her şirinlik yaptığında kıvırcık saçları dans edercesine hareket ediyordu. O an tekrar pişmanlık duydu Burak. Onu işlettiği ve kalbini kırdığı için tekrar pişman oldu. Efe her ne kadar kaçık ve agresif biri de olsa aslında kalbi küçük ve saf bir çocuğunki gibiydi. "Gofret de seni çok sevdi sanırım." Efe o minnoş surat ifadesini bozup, yeniden tehditkar bakışlarını kullandı. "Sen sus be! Senin konuşmaya hakkın yok. Gofret'le konuşuyorum ben şu an." Bakışlarını yeniden Gofret'e çevirdi ve onun göbeğini okşamaya başladı. "Değil mi aşkım bebeğim?"

"Kediyi gördün, beni unuttun."

"Anlamadım?"

"Kediyi gördün, beni unuttun diyorum."

"Zaten kedi için geldim salak. Ne yapayım ben senin o maymun suratını?"

"Seni hayrına buraya çağırmadım Efe. Biraz konuşalım diye çağırdım. Geldiysen dinleyeceksin."

Gofret'i sevmeye ara vermeden Burak'a laf yetiştiriyordu. "Ne dinleyeceğim lan seni? Tabak suratlı orospu. Kedini de götüne sok, gidiyorum ben." Gofret'i kaçırma planını bir anda iptal etmişti. Bir hışımla koltuktan kalktı ve montunu alıp koridora ilerledi. Burak ise kararlıydı; aralarındaki şeyi açıklığa kavuşturmadan Efe'nin evden çıkmasına izin vermeyecekti. Efe elini kapının koluna attığı gibi Burak bir hamle yaparak onu durdurdu. Onu kapıyla kendi arasında sıkıştırdı. Yüzleri arasındaki mesafe çok kısaydı; nefesleri birbirine çarpıyordu.

"N'apıyorsun lan ırz düşmanı orospu?!"

"Konuşmadan hiçbir yere gidemezsin."

"Öyle bir giderim ki, aklın şaşar."

Burak güldü. "Git bakalım, görelim."

Efe Burak'ın bacak arasına var gücüyle dizini vurdu. Burak'tan gelen acı dolu inlemeyle gülümsedi; sonunda bir boşluk yakalamıştı. Kurtulmak için bir hamle yaptı ancak Burak acıyan kasıklarını Efe'ninkilere bastırdı ve onu durdurdu. "Benim canımı böyle şeylerle yakamazsın," dedi alnını onunkine yasladıktan sonra. Efe ondan daha kısaydı, bunu yapması için başını biraz eğmesi gerekiyordu. "Konuşacağız dediysem konuşacağız." Efe'nin gözlerindeki inadı görmüştü; onu biraz kırmak istiyordu. Kasıklarını biraz daha bastırdı; Efe'yi tahrik etmek istemişti. "Ya konuşuruz ya da sonsuza kadar bu şekilde beklersin." Efe ise hem korkuyor, hem de Burak'ın erkeksi ve çekici aurasına kendini kaptırmamak için kendisiyle mücadele ediyordu. Burak sandığından daha dayanıklı bir çocuktu. O istemediği sürece evden gidemeyeceğinin de farkındaydı. "Eğer beni şimdi bırakmazsan bütün mahalleyi başına toplarım göt herif. Tanınmayacak hale gelene kadar dayak yersin."

"Hadi ya, nasıl olacakmış o?"

Efe ise son ve en güçlü silahını kullanmaya hazırladı kendisini. Ortaokulda aldığı şan derslerinin işe yarayacağını kim düşünebilirdi ki? Diyaframını güçlü bir nefesle doldurduktan sonra var gücüyle bağırmaya başladı. "Yetişin çocuğu taciz ediyorlar sabah sab-" Cümlesi yarıda kalmıştı; dudaklarına kapanan dudaklar ona engel oluyordu.

----------

Bu ikisi çok eğlenceli oluyor aq ikisi de inatçı sdlşfhşldshlşsdh

Efe sizce bundan sonra ne yapacak?


cennetin çayırları (texting) | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin