"Ben saygı duyarım." dedim rahat bir tavırla. "Milletin kimi sevip kimi siktiği bizi alakadar etmez sonuçta." Sessiz kaldığında biraz daha ona yaklaştım. Kollarımız birbirine değiyordu şimdi.

Olduğu yerde hafifçe kıpırdansa da çekilmemişti. "Bence saçına jöle sürme." dedim. "Böyle daha yakışıklısın. Hem jöle saç döküyor. İleride kel kalırsın."

"Bakarım." dedi sadece.

"Neden hep konuşmayı devam ettirmek zorunda kalan ben oluyorum?" diye sorduğumda bana baktı. "Sen de bir şeyler söylesene."

"Bir söyle deyince akla bir şey gelmez."

"Şarkı söyle o zaman." dedim tatlı tatlı. "Sesin güzel değil ama olsun."

"Gönlüm güzel gönlüm." dedi mesajında olduğu.

"Ya ben ne bileyim senin gönlünü?" dedim aynı mesajda dediğim gibi. "Gönlünün nesi güzel olabilir ki?"

"Güzel severim mesela."

"Hım. Beni de seviyor musun?" konuyu yine buraya getirdiğimi anlayarak gülümsedi. "Gerçi şimdi karı gibi söylemezsin sen."

"Çok laf sokuyorsun."

"Sen de sok." dediğimde bir anda genişçe gülümsemişti. "Acıtır." dediğinde birkaç saniye dik dik ona baktım.

İlk kez cinsel şakayı yapan taraf o olmuştu.

"Öyle mi?" diye sordum tamamen ona dönerek. O da bana dönmüştü böylece. "Kaç santim?" diyerek devam ettirdiğimde sırıtarak bir elini cebine attı.

"Herkese söylemem öyle."

"Hım." dedim. "Ben herkesim yani?" Biraz daha yaklaştım ona. 'Arkadaşlar' kolay kolay bu kadar yakın olmazlardı birbirine. Hele ki sik uzunluğundan bahsediliyorsa.

Dudaklarını yaladığında gözüm dudaklarına kaydı. Hafif aralık dudaklarından kısık sesli nefesler dökülüyordu.

Öpmek istiyordum ama öptüğüm an burada cenazemin çıkacağını biliyordum.

"Dudağında bir şey kalmış." dedim olayı taşşağa vurarak. Sigarayı tutan parmaklarıyla dudağının kenarını sildi.

"Acele yedim yemeği, ondandır."

Geri çekilip önüme döndükten sonra demirleri sıkıca kavrayarak vücudumu öne eğdim.

O sırada Ferhat'ın telefonu çalmaya başladı. Telefonu açtığında kafamı ona çevirip baktım.

"Cumartesi günü mü?" diye sordu. "Tamam olur. Görüşürüz, sıkıntı yok... Tamam anne, dikkat ederim." Çenesini sıktı. "Belli değil, gelirim işte... Tamam." Telefonu kapatıp cebine koyarken gergin tavırları gözümden kaçmadı.

"Olay ne?" diye sordum.

"Annem bir kız bulmuş da, onunla görüşme ayarlamış. Onu diyor."

"Niye sen kendine bulamıyor musun?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

"E bulmuş işte. Ben ne diyeyim? Görüşülür konuşulur. Olursa olur, olmazsa olmaz."

"Daha gençsin bence çok erken."

"19 olacağım neredeyse. Babamın on sekizinde çocuğu vardı."

"Sen baban mısın?"

"Yani genç değilim. İşim gücüm var çok şükür, neyi bekleyeyim daha?" Birkaç saniye dik dik suratına baktım.

"Gidelim." dedim, yaslandığım demirden ayrılarak. "Babam erken gel demişti."

"Tamam." dedi ellerini ceplerine koyarak. "Yürüyerek mi geldin?"

"Evet."

"Gel bırakayım o zaman."

"Tamam." Yanında yürüyüp arabaya bindim. Üstüme bir anda sessizlik ve huzursuzluk çökmüştü.

Adam şu yaşta evlilik planları yapıyordu ya. Şaka gibi.

Salak ben de öpsem mi öpmesem mi derdine düşmüştüm. Benden hoşlanma ihtimali bile yoktu. Belki de aklından bile geçmemişti öyle bir şey.

İyi anlaşıyoruz falan diye çekilmiştim ona ama belli ki tek bendim bu hisse kapılan.

Kader ne zaman yüzüme güldü ki şimdi gülsün amk.

"Geldik." Ferhat'ın söylediğiyle durduğumuzu yeni fark etmiştim.

"Teşekkür ederim." dedim ona dönerek. Elleriyle direksiyonu sıkıca kavramıştı. Bana bakıyordu.

Alt dudağımı dişleyip gözlerine bakmaya devam ettim.

Allah'ım sen beni koru yarabbim.

"Yaklaşsana." diye mırıldandığımda gözlerini kırpıştırıp bana doğru eğildi. Kulağına fısıldayacağım falan sanmıştı muhtemelen.

Uzanıp sakallı yanağına minik bir öpücük kondurduktan sonra bir şey bile söylemeden hızlıca arabadan indim.

Yanaklarım zonklarken evimizin bahçesine girip arkama baktım.

Farları açık Şahin hala olduğu yerde duruyordu.

ODUN (GAY)Where stories live. Discover now