BÖLÜM 30/👨‍✈️🍓👩‍💼

En başından başla
                                    

"Sorun değil, ismimi yeni öğreniyorsunuz sonuçta"

"Bence Güneş ismini kullanmalısın. Daha güzel." Diyerek omuz silken kişi, ceviz sevmediğini öğrendiğim kuzenim Aysu idi. Düz, siyah saçları omzuna kadar, zayıf yapıda kısa boylu bir kızdı.

"Hiç sanmıyorum" dedim. Ağzına götürdüğü tatlı kaşığı duraksadı. Bakışlarını bana doğrultup anlamadığını belirtir gibi baktı. "Güneş ismini kullanacağımı, hiç sanmıyorum" diyerek açıkladım. Yüzümde durumdan rahatsız olduğumu belirten çarpık bir gülümseme belirdi. Elimde olmadan bu insanlara katı davranıyordum.

"Okuyor musun, Hümeyra?" Dedi Rana halam. Sapsarı saçları, siyah gözleri vardı. Çakma sarı olduğu her türlü belli oluyordu. Büyük ihtimalle hiç yakın arkadaşı yoktu, zira olsaydı bu rengin ona hiç yakışmadığını söylerdi. Çünkü arkadaşlık bunu gerektirirdi.

"Çalışıyorum" dedim kısa keserek. Nedense onlara kendim hakkında hiçbir detay vermek istemiyordum. Ama soruları hiç bitmiyordu.

"Ne iş yapıyorsun?" diyerek araya girdi, zamanında annemi kliniğe yatırmayı teklif eden, üstten bakışlarla saatlerdir beni süzen amcamın eşi Beril yenge. Parmaklarında ki kırmızı ojenin rengi 100 metreden seçilebilir bir parlaklıktaydı.

"Akademisyenim."

"Zor olmuştur senin için, yüksek lisans yapmak epey masraflı. Sende yurtta büyüdün sonuçta." Derken sanırım benim fakir olduğumu kastediyordu canım kuzenim, Kerim. Amcamın oğluydu ve Beril yengenin kopyasıydı. Eğer bu cümleyi annesinin üstten bakışları gibi bir bakışla söylemeseydi altında ima aramazdım. Ama çarpık gülümsemesi, kolunu koltuğun arkasına atıp yayvanca oturması her şeyiyle kendini ele veriyordu.

"Kerim..."

Babamın cümlesini tamamlamasına izin vermeden, hem annemin hem babamın ellerini ben konuşmak istiyorum dercesine hafifçe sıktım. Babam onay verircesine baş parmağı ile elimin üzerini okşadı.

"Zor tabii. Ama ben doğuştan zorluklara alışkın olduğum için pek işlemedi."

"Evli misin Hümeyra abla?"diyen kız masum bir tebessüme sahip, tahminen benden küçük zayıf kısa boylu bir kızdı. Hale halamın küçük kızı Gonca. Bakışlarım yüzünde gezince, yerinde kıpırdanıp devam etti." Yani yüzüğünü görünce öyle düşündüm" diyerek gözleriyle parmağımı işaret edip tebessüm etti. Bu kızı sevmiştim.

"Hayır canım, sözlüyüm."

Yalan sayılmaz, söz verdik sonuçta. Yani bence söz vermişizdir. Vermeliydik. Bunu bir ara Alpay ile konuşmalıydım.

"Vay! Enişte var yani, ne iş yapıyor?" Dedi çarpık Kerim.

Alpay seni hiç sevmeyecek Kerim!

"TSK'da asker."

"Branşı?" Derken sanırım bu cahil çarpık Kerim rütbesini soruyordu. Anlık gülme isteğimi içime attım.

"Yüzbaşı" dedim, bıktım artık der gibi bir nefes bırakarak.

"Ne çok soru sordunuz kızıma, yeter artık sıkmayın kızımı" dedi annem, rica gibi olan cümlesi sert sesi ve kızgın bakışları ile emir yüklüydü.

Babam rahatlamış bir şekilde sırtını koltuğa yaslayıp kolunu omzuma atıp beni de göğsüne çekti. Yan şekilde durmamla gözlerim babaannemle kesişti. Tebessümüne aynı şekilde karşılık verdim. Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki Aysu'nun sesi ile suratı düştü.

"Eski bir yüzüğe benziyor, pek tarzım değil"

"O yüzden senin değil, Hümeyra'nın parmağında" benim cevabımı beklemeden tok sesiyle Aysu'ya cevap veren kişi Hale halamdı. Geldiğinden beri pek konuşmamıştı. Onun konuşması ile Aysu yerinde huzursuzca kıpırdandı.

İki Gözümün Çileği🍓 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin