15. BÖLÜM: AİLE TOPLANTISI

1.7K 75 33
                                    

Elbiseye hayran kalsam da dekoltesinin derinliği rahatsız etmeye başlamıştı bile. Kıskançlığı bir kenara bırakmam gereken bir gündü. Zaferimizi tüm aile üyelerine ilan ederken prensesim tüm ihtişamıyla yanımda olmalıydı. Bu toplantı benim yıllardır beklediğim zaferimdi, beklediğim... Sabırla beklediğim. Her ne kadar amcam tıktığım delikten çıkmış olsa da hiçbir kıymetlime zarar vermeye fırsat dahi bulamayacaktı. Kafamda herkesi oturtmuştum tek bir kişi dışında tabii..

Duru'dan:
- Ben asla o davete gelmem Endam, unut çıkar aklından. Şirkette tonla işim var bir hafta koskoca bir hafta ne yapacağım, bir otel odasında Emir'in gelmesini mi bekleyeceğim?

+ Duru biliyorum, hareket etmeye alışıksın çalışmaya falan ama atladığın bir şey var. Sen Emir'e çalışıyorsun.

- Endam ... Ben, ben çok kararsızım ben allak bullağım yani ...

Halimi anlatacak kelime bulamıyordum. Emir'e git gide yeniliyor olmak bir yandan, amcası her an çıkıp ona zarar verecek korkusu bir yandan sarsarken bedenimi, fırsatım varken kaçıp kurtulmadığım, bu aşka fırsat verdiğim için ruhum acı çekiyordu. Daha ne kadar acı çekecektim?  Belki de tek sebep korkularımdı belki sadece korkmayı bırakmalıydım... Ben kafamdaki seslerle boğuşurken Endam söze atıldı.
+ Sadece sakin ol, seni çok iyi anlıyorum ama artık savaşamazsın. Daha fazla olmaz, olamaz Duru.

- Artık buna gücüm yok zaten Endam. Bazı şeyleri ya göze alacağım ya da İstanbul macerasını arkamda bırakacağım.
Son söylediğimi şaşkınlıkla karşılayarak;
+ Nasıl olacak o. Ne demek bu?
- Fransa'dan bir iş teklifi aldım ve sanırım bunu düşüneceğim Endam. Bir an gözlerime inanamayarak öylece baktı.  Kafasında dönen düşüncelerin farkındaydım. Sonra devam etti.
+ Duru ! Yeğenin doğacak ve sen gidiyor musun ?? Emir'e söyledin mi ?
Emir'in adını bastıra bastıra söylerken tek kaşını kaldırmış meydan okuyor gibiydi.
- Henüz çok yeni Endam şimdilik aramızda kalmalı.

En ciddi sesimle konuşurken sırrımı sağlayacağına emin olamamıştım. Soğuk tavırlarıma daha fazla katlanmak istemediğinden yanağıma ufak bir öpücük kondurup kapıya yöneldi. Bana kızsa da kıyamazdı hiç. Gitmek fikri, Emir'i bırakıp gitmek, bir daha görmemek, bu tüm hislerimizi inkar etmek olurdu. Bu ihtimaller bile içime kara bulutlar çökmesine sebep olmuşken, telefonum çaldı. Arayan Emir'di.

Emir'den:
Uzun uzun çalan telefonu sonunda açmıştı. Endişemi gizleyerek;
- Duru ... Müsait misin ?
+ Emir ben o davete gelmek istemiyorum.
Benimle sanki bir yabancıyla konuşur gibi konuşurken bozuntuya vermek istemedim. Kapısının önündeyim keşke aramak yerine kapısına dayansaydım diye düşünürken devam etti.
+ Emir sende gitme.
Benim için endişeleniyordu güzelliğim.
- Duru sen ve ben biz olarak ailemin karşısında olacağız. Yani tamamen korumam altında olacaksın. Bak biliyorum senin buna ihtiyacın yok. Ama benim yüzümden başına gelecek en ufak bir şey... düşüncesi bile berbat hissettiriyor Duru.

+ Emir kafanda bunlar olduğunu bilmiyordum. Sadece iş toplantı olduğunu düşündüm. Yani bunlar için...

Bir süre duraksadı. Kastettiği biz konusuydu. Başından beri kendime verdiğim sözü unuttuğumu fark ederken,   sadece yutkunabilmiştim. Ona hiçbir şey sormamıştım. Sadece onun da benim gibi hissettiğini düşünmüş hızlı davranmıştım. Ama öyle değil miydi? Etrafımızdaki o rüzgar bir tek bana mı esti ? Artık konuşmam gerekiyordu ama telefonda değil.
- Kapıyı aç Duru.
Sesim sert çıksa da cevabı beklemeden telefonu kapattım. Gözlerine bakmadan bu meseleyi konuşamazdım.

Duru'dan:
- Kapıyı aç Duru.
Kızgın mıydı kırgın mı ayırt edememiştim. Hızla kapıya yönelirken hala pijamalarımla saç baş dağınık olduğumu yeni fark etmiştim. Aynada hızlıca saçlarımı düzeltirken üzerime sabahlığımı geçirip kemerini sıktım. Yine savaşa gider gibi kuşandığımı fark ederek bir an duraksadım. Ben kendime ne yapıyordum böyle? Doktor haklıydı durumum psikolojik bir boyut kazanamaya başlamıştı. Emir'in beklediğini hatırlayarak hızla kapıya yöneldim. Derin bir nefes alıp açtığımda şok olmuştum. Emir ve spor kıyafetler. O sert adam yerini kime bırakmıştı öyle. Polo yaka bir tişört altına şık ama spor bir pantolon giymiş, boynu bir Yunan heykelini andırıyordu. Kapıda dikilip onu izlediğimi fark ederek içeri geçmesi için bir kaç adım gerilerken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Holü takip edip salona vardığımızda inine girilmiş bir aslan gibi hissettiğimi fark ettim. Kendime neden bu kadar ağır vasıflar yükleyip bu yükün altında ezilmeye mahkum ediyordum bilemiyordum. Sessizliği bozan ben olmuştum.
+ Emir biz ...
Lafımı tamamlamaya fırsat dahi tanımadan sertçe araya girdi:
- Duru, her şeyin çok hızlı geliştiğinin bende farkındayım. "Biz" ya da "sen ve ben" fark etmez ...
Bir süre duraklarken son söylediği ani bir kasılmaya sebep olmuştu göğsümde. Nasıl fark etmez?
- Ben ... Seni öperken, bu öylesine değildi.  Bunu hissettiğini sanmıştım ama ...
Aramızdaki mesafe o kadar da dar olmamasına rağmen karşımda oluşu dahi tüm bedenimi titretiyordu. Sert nefesi dudaklarıma çarparken vücut ısısı tenimi yakar gibi dalga dalga etrafa yayılıyordu. Kalbim adeta boynumda atıyor nefesimi kesiyordu. Ne söyleyeceğimi söylemek şöyle dursun kokusunun başımı döndürmesine dahi mani olamıyorken konuşmaya başladım;
+ Emir benim için de öylesine değildi. Ama sürekli aramızda bir duvar varmış gibi, bir engel... Nasıl ifade etsem. Bizi birbirimize çeken o şeyin bir de zıttı var. Seni benden beni senden alıkoyan. Sanki ... Sanki ...
Bakışlarımı ona çevirdiğimde  yüzünde ağır bir hüznün geçtiğini gördüm. Donakalmıştım. Onu bu kadar kırabilir miydim gerçekten?
Duraksamamı fırsat bilerek söze atıldı:
- Duru, sanırım bunlar konuşulacak son konular.

ARAP MİLYONER  (+18)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن