12

10K 1.1K 1.7K
                                    



kayboldum
kendimi sende bulana kadar

"Kasabamıza gelmeseydi keşke. Kişiliği midemi bulandırıyor." demiş ve kusar gibi ses çıkarmıştım. "Umarım benimle konuşmaya filan çalışmaz. Onunla iletişime geçersem, kendime saygısızlık etmiş olurum."

Duyduğum bu cümleler, kafama balyoz gibi inerken; bakışlarımı bir an bile telefondan ayırmıyordum. Bu iğrenç cümlelerimden sonra şaka diye bağırmış olmayı bekliyordum, ama böyle bir şey tabi ki yaşanmamış ve ses kaydı bitmişti.

Sesim, bana yabancıydı. Telefondan sesler gelmişti, ama sesim ve ben tamamen farklıydık şu an. Bana ait olmaması için her şeyimi verebilirdim. Öyle ki, keşke ses tellerimi kaybetseydim de şu cümleleri kurmasaydım diye düşünmüştüm bir an.

Seninle iletişime geçerek bile, kendime saygısızlık ediyorum, demişti bana. Bunu asıl söyleyen kişi benmişim ve o bana, kendi sözlerimi söylemişti aslında. Bir dakika, bu zamana kadar söyledikleri, gerçek düşünceleri değil miydi yani? Benim ona ettiğim hakaretleri bana mı iletmişti?

Yüzümü ellerimle kapatıp, dizlerime doğru eğildim. Delirecektim. Bunları ne zaman söyledim, hatırlamıyordum bile. Ve inanmak istemiyordum. Ses bana ait olsa da, bunları söylemiş olamazdım.

Ben kendi kendime sallanıp, hatırlamak için beynimi kazırken, burnunu çekip; "12 mayıs 2019." dedi. Sesi o kadar kötüydü ki; elimi çekip, bakışlarımı hayran olduğum yüzüne kenetlemek istemiyordum- çünkü biliyordum ki görünüşü, içimi daha da parçalayacaktı.

"Pazartesi günü, basket maçında-" Üzerime doğru eğildiğini, saçlarıma değen dudaklarından anlayabiliyordum. Ama sonra sertçe yutkunup, geri çekildi. "Sana açılacaktım." dediğinde, hızla kafamı kaldırdım. Dolu gözlerimi kırpıştırıp, yaşların akmasına izin verirken; şaşkınlıkla ona bakıyordum. Net göremiyordum, ama buna gerek yoktu çünkü acısını hissediyordum. Hayır, bana o zamanlardan aşık olamazdı. Hayır, bunu ona yaşatmış olamazdım.

"O gece çok heyecanlıydım, bili-yor musun?" dedi. Konuşmasını düzgünce tamamlayamamış; bir hıçkırık kaçıvermişti, titreyen dudaklarından. Gözlerini yüzümde gezdiriyor; bir yandan da kıyamıyordu ağlamama ve yaşlarımı siliyordu yavaşça. Tenime parmakları değdikçe, kafamı eğiyor yanağımı daha da bastırıyordum eline doğru. "Ertesi gün sana neler söyleyeceğimi, kafamda çevirip duruyor; uyuyamıyordum. Uyuyamıyordum Cherry." dedi, kaşları çatılmış ve dudakları bükülmüştü. Ve bununla, kalbime kızgın hançerler saplanmışçasına canım yanmıştı.

Elimi yüzüne uzatıp, yaşlarını silecekken; bileklerimden tutmuş ve durdurmuştu. Gözlerini kapamış; hıçkırıklarını durdurmaya çalışarak, dişlerini sıkıca birbirine bastırmıştı. Biliyordum, o gece ağlarken anlamıştım; ağlamaya o kadar alışmıştı ki, ses çıkarmadan nasıl gözyaşı dökeceğini biliyordu.

Ellerimi dizlerime doğru indirirken, farkında değildi ama bileklerimi sıkıyordu. Umursamıyordum, canımı yakması gerçekten umrumda değildi artık. Çünkü onun dayanılmaz acısını hissediyordum; bakışlarından benimkilere akan, nefesinden nefesime karışan ve her dokunuşunda aşkıyla beraber, tenime gömülen yangını, katlanılmazdı.

Alnını alnıma dayayıp, derince içini çekti. "Sen benden iğrendiğini söylerken; ben heyecandan uyuyamıyordum o gece." dedi, kafasını sallayıp. Hala gözleri kapalıydı, ama yüzü acıyla kırışmıştı. "Ve ba-na bunu attılar. Yarının düşünü kurup uyuyamazken, benim bütün düşlerimi aldı bu." dedi, telefonu bir kenara fırlatıp.

my bad choice | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin