SZ • 22 |❝Günah Ve Günâhkar.❞|

Start from the beginning
                                    

İçimden bir ses Ateş'in boğazına sarılıp onu öldürmek istese de soft tarafım bunu zarif bir şekilde reddedip onun haklı olduğunu söylüyordu. Kendi içimde resmen kendimle çatışıyordum. Yere yasladığım ellerimden destek alıp ayağa kalktığımda Şahmeran elindeki deri ceketi ruhsuzca bana uzatıp başını hafifçe aşağı eğdi. Onu burada olduğumuz bir hafta boyunca az çok çözebilmiştim. Pek konuşmayan ve her yere yerin altındaki koridorlarından giden gizemli biriydi. Tepkileri ise tahmin edilebilirdi, az önce yaptığı hareketse 'Bugün iyi iş çıkardın.' tarzında bir şeydi.

Ona onun aksine gülümseyip uzattığı ceketi terli bedenime geçirirken Karan Ateş'le kısa bir şey konuşup seri adımlarla bana ilerledi. Uzun parmakları sol yanağıma dolandı ve beni kendine çekip alnıma kısa ama derin bir öpücük bırakarak gururla gülümsedi. "Mükemmeldin." Parmaklarını yüzümden ayırıp benden birkaç adım uzaklaştığında sinsice gülümseyerek bir elimi karnımın üzerine yerleştirdim. "Bu mükemmellik aç." Şahmeran bana gözlerini devirip bahçeye kurulan kahvaltı sofrasına ilerlediğinde Ateş'te onu arkasından takip etmişti. Onların arkasından kısaca bakıp Karan'a geri döndüm ve elimi ensesine atıp yüzünü kendime çekerek hızla dudaklarına yapıştım. Benim için aralanan dudaklarına ufak bir gülümseme ev sahipliği yaparken elini belime yerleştirerek beni kendine çekti ve alt dudağımı emip geri çekildi.

"Siktiğimin kalabalık fantezin beni deli edecek."

Karan'ın dudaklarına yayılan kahve tadı damağıma yayılırken dilimle dudaklarımı yalayıp at kuyruğumu çözdüm. "Öyle bir fantezim yok Karan, sadece sen o zamanlara denk geliyorsun." Bana alayla iki kaşını kaldırıp yanımdan yürürken esen hafif rüzgarla yüzüne dağılan saçlarımı çekip birkaç tutamını parmağına doladı. "Kalabalık fantezisi olan mükemmel bir sevgilim var, kendimi şanslı hissetmeliyim." Hala söylemeye devam ettiği kalabalık olayına gözlerimi devirirken saçlarımı elinden çekip alarak ceketin fermuarını çektim. Kısa biran bir şey demek istesem de çoktan kahvaltı masasına geldiğimizin farkına varıp dudaklarımı birbirine bastırarak Ateş'in karşısındaki sandalyeye oturdum. Karan'da Şahmeran'ın karşısındaki sandalyeyi çekip yerine yerleştiğinde irislerimi Ateş'in kolunda gezdirip utançla başımı öne eğdim. Bana yardım etmeye çalışan birine yaptığım bu hareket fazlaca saygısızlıktı. "Özür dileyeceksen çabuk ol, iri gözlerinin sürekli üzerimde olması sinirimi bozuyor."

Derin bir nefes alıp önümdeki boş tabağı doldurarak Ateş'e inat kendime iki tane yumurta aldım. "Dilemeyeceğim, sende bir saat geç gelseydin." Sürekli çatık olan kaşları doldurduğum tabağıma yöneldiğinde daha fazla dayanamadı ve önümdeki tabağı çekip alarak içindeki her şeyi yarısına indirdi. Elimi alnıma bastırıp homurdanırken Karan sadece güler gibi bir ses çıkardı ve kahvaltısını yapmaya başladı. Ateş kendi hazırladığı tabağı önüme koyarken çayımı parmaklarının arasına alıp yerdeki çimenlerin üzerine döktü. "Sana verdiğim kağıda uyacaksın Ahu, sağlıksız beslenme demek sağlıksız beden demek. Bunun anlamı ise yetersiz güç demek, iyi beslen iyi dövüş."

Ateş'in kendine şimdi de bana koymaya çalıştığı bu katı kurallarına kesinlikle anlam veremezken o evine gittikten sonra bir çaydanlık dolusu çay içmeyi aklıma koydum. Sessizlik içinde geçen kısa bir kahvaltı sonrasında Ateş gelen aramayla yarın geri gelmek üzere evden ayrılırken Şahmeran ve Karan ise biraz daha sohbet etmiş sonra da Karan bahçeye gizlenmiş bir koridordan Şahmeran'ı mekanına göndermişti. Onun gibi mükemmel olanaklara sahip bir insanın neden yer altından gidip insan içine çıkmadığını o kadar çok merak ediyordum ve sormaya da bir o kadar korkuyordum ki içimi kemiren bu merak bir gün beni çatlatacaktı.

SİYAH ZAMBAK (+18)Where stories live. Discover now