SZ • 22 |❝Günah Ve Günâhkar.❞|

En başından başla
                                    

"Ahu, odaklan!" diye bağırdı bir haftadır sürekli duyduğum ses. Bu adama fena halde kıl oluyordum, ne zaman Karan'ı düşünsem zihnime sızıp resmen benimle alay ediyordu.

Soğuktan buz kesip kızarmış yanaklarım artık sızlama aşamasına geçerken dudaklarımdan süzülen dumana ağlar gibi bir ses çıkartıp elimdeki eldivenleri sinirle çıkartarak çimenlerin üzerine attım. "Sikerim seni de senin vereceğin eğitimi de! Saat daha sabahın altısı hayvan herif, bu saatte nasıl odaklanayım?"

Karşımdaki epey geniş cüsseli Ateş burnundan buz gibi bir duman solurken yere attığım eldivenleri alıp suratıma fırlatarak eliyle az ilerde oturan Karan ve Şahmeran'ı gösterdi. "Oradaki adamlar olmasa senin şu çenene beş dakika katlanmam Ahu, tak şu siktiğimin eldivenlerini de sinirini beni dövmeye çalışmakla çıkar." Üzerime giydiğim yarım atlet terden sırılsıklam olsa da ben buz gibi üşüyordum. Bedenime giren titreme hissiyle terimin soğuduğunu fark ettiğimde daha fazla inatlaşmadan eldivenleri elime takıp ağzımdaki dişliği düzelttim. Göz kapaklarım sabır dilercesine kapanırken Ateş karnıma uyarı için hafifçe vurup "Ağzındaki boğazına kaçarsa onu, seni döve döve çıkartırım. Kes sesini de başla." diye söylendi.

Eldivenin içindeki parmaklarımın her noktasına hissettiğim sinir yayılırken Ateş'in o anki boşluğunu fırsat bilip yüzüne sert bir yumruk geçirip geri adımlayan bedeninin üzerine zıpladım. Ağzına taktığı plastik dişliği gıcırdayıp dişlerine sürterken yere serilen bedenini savunma pozisyonuna sokup bir kolunu boynuma dolamaya çalıştı. Aptal şey bir haftadır bunu tekrarladığından artık bunu nasıl engelleyeceğimi biliyordum. Bana uzatmaya çalıştığı kolunu dirsekten yakalayıp geriye büktüğümde dudaklarından firar eden inlemeyi umursamadan suratına bir yumruk daha geçirdim. Şuan hissettiğim şey kesinlikle öfkeydi.

Ağzımdaki dişliği tükürüp dişlerimle eldivenin çıt çıtını açarken saniye kaybetmeden sargı sarılı elimi dışarı çıkartarak çıplak elimle Ateş'in suratına bir yumruk daha savurdum. Bir kolu sağ ayağımın altında ezilirken diğer kolu dirseğinden geriye bükülmüştü ve ben karnında otururken kalkması neredeyse imkansızdı. Bu saatte beni uyandırmanın cezasını ya çekecekti ya çekecekti. Transa geçmiş gibi yüzüne vuruşlarım devam ederken yan tarafımda düşen sandalyeyi umursamadan Ateş'in kolunu hırsla kendime çektim ve çıkan çatırdama sesine aldırmadan yumruk yaptığım elimi yüzüne savurdum.

"Ahu dur!" Ateş'in ağzındaki dişlik çimenlere yuvarlandı ve ağzından akan kanlar dur durak bilmez bir hale geldi. Aniden belime dolanan kollarla irkilip ufak bir çığlık attığımda bu kolların Karan'a ait olduğunu ve Ateş'in inlemeye başladığını fark etmem uzun sürmemişti. Havada asılı kalan ellerim iki yanıma düşerken Karan kalçamı çimenlere yaslayarak ördüğü saçlarımdan firar eden birkaç tutamı yüzümden uzaklaştırdı. Şahmeran yerde uzanan Ateş'in yanına çöküp fısıltıyla bir şeyler konuşurken Karan korkuyla bana bakıp "Ahu sen kafayı mı yedin?" diye sordu. Sertçe yutkunup başımı iki yana sallarken gözlerim kocaman açıldı. "Yemin ederim bilerek olmadı sadece biranda sinirlendim ve kendimi durduramadım."

Karan'ın bir şey demesine fırsat kalmadan Ateş ağzındaki kanı tükürdü ve dilini yanağının içinde gezdirip bana kinle baktı. "Ambulans çağırın." Sert bir nefes verirken dişliğini bir kenara savurup semsert bir ifadeyle ayağa kalktı. "Ama benim için değil."

SİYAH ZAMBAK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin