Küfür etmesi ile yükselip, "İşte benim hyungum be!" dediğimde 1. Prens odaya girmişti. Bana göz devirmiş sonrada ayık adamı bize paketlemiş Changbin hyung ile ikisi bayık ve bize cüsse olarak oldukça büyük gelen adamı taşımaya başlamışlardı.

Odadan sessizce ayrıldığımızda saraya geldiği gibi bilmediği bir delik olan Jisung beyi takip ediyorduk. Prens bile ona şok olmuştu. Haklı, yıllardır burada yaşıyor ama daha haritasını çıkarmamış.

Muhafızlara gözükmeden sarayın arkasına çıktıktan sonra kolundan tuttuğumuz kişi kaçmaya çalışmıştı. Küfür edip arkasından atıldım ama Jisung benden önce çelme takmış yere düğmesini sağlamıştı.

Prens bize göz devirdi. "Biz burada öldük siz ne yapıyorsunuz ya?"

"Ben mi dedim öküz gibi adamı taşıyın diye?"

"Jeongin!"

"Ne var ya?"

"Of!" Jisung kolumdan tutup aşağı çekti. "Majesteleri siz bu malı- bu arkadaşın kusuruna bakmayın. Tut şunu!"

Son cümlesinde prenste olan gözlerini bana çevirmiş sinirle konuşmuştu. "Eğw Eğw Eğw," dedikten sonra eğilip yerdeki adamı aldım. "Kalk lan sende, uykum var zaten!"

Onu kaldırdıktan sonra doğum günü merasimi sırasında Veliaht Prens'in dediği yere geldik. Karanlık alanda mumlar eşliğinde merdivenlerden inerken Minho hyung hariç herkes buradaydı. Felix bizi görünce gülümsemişti.

Ama karşılık verecek halim yoktu.

"Alın şunu!"

1. Prens abartı bir tepkiyle uyuyan adamı attıktan sonra kendini yere bıraktı. Changbin hyungda aynısını yaparken Veliaht Prens bu hallerine sadece göz devirmişti, Üst ve alt ilişkisinden farklı bir ilişkisi vardı herkesin. Zamanla bu olmuştu, anlıyordum.

Seungmin yanıma gelip iki kişinin kolundan tuttuğu adamı alıp bacağının arkasına tekme attıktan sonra yere düşürdü. Jisung'a dönüp elimle işaret ettim. "Bak beceriksiz bak bak! Çocuk ne yapıyor! Sen daha tutamıyorsun!"

"Seni kemiririm."

Dişlerini göstermiş yaklaşırken iğrenerek kendimi çektim. "İy, pis."

Ciddi ciddi ısırıyordu gerizekalı. Bizim getirdiğimiz iki kişiden farklı iki kişi daha vardı ve hepsi yakalandıkları için neredeyse ağlayacak derecede Veliaht Prens'e bakıyorlardı. Sanırım hepimiz Minho hyungu bekliyorduk çünkü şu an kimse harekete geçmemişti.

Gizlice Seungmin'e yaklaşıp kulağına yükseldim. "Şu ikisini sen mi yakaladın?"

Lafımın ortasında bana garip bakışlar atan adamlara bakmış ama sonra geri Seungmin'e dönmüştüm. Soruma kafasını salladı. "Hım, birini ben diğerini Majesteleri halletti."

"O bizim odada kalmayacak mıydı?"

"Son anda bir takım değişiklikler oldu, boşver orasını."

"Neden? Merak ediyorum ya!"

"Jeong..."

"Gıcık!"

Koluna vurup geri topuklarımın üstüne bastım. Bu sırada dinlenen Prens ve Changbin hyung yerinden kalkmış Veliaht Prensin yanına gitmişlerdi. Ben ve Seungmin esir duran adamların yanına duruyorduk, Jisung ve 2. Prens olan Felix ise yan yana taşın üstüne oturmuşlardı.

Herkes kendi halinde takılıyorken dakikalar sonra mumla aydınlatılmış merdivenlerden sesler gelmesi ile oraya döndük. Gözlerim gördüğüm görüntü ile büyürken Minho hyung önünde tuttuğu adamların dizlerine aniden tekme atında ikisi de merdivenlerden aşağı doğru ayağımızın dibine yuvarlandı.

the kingdom love, hyunin ✓Where stories live. Discover now