FREZYA - 20

407 267 88
                                    

Sakin olmalıyım, sakin kalmalıyım, ani karar almamalıyım...

Dakikalardır içimden bunları tekrarlıyordum. Sinirden ellerim titriyor, yerimde duramıyordum.

"Allah aşkına bi sakin ol. Kesin altından başka bir şey çıkacak. Afra böyle birisi değil."
Ege yanıma geldiğinden beri aynı şeyleri tekrarlıyordu.

"Bi daha arasana," dedim sinirle. Afra hâlâ telefonlarını açmıyordu.
Ege elindeki telefonu belki de yüzüncü defa açıp Afra'yı aradı. Tam ümidini kesip kapatacağı sırada telefon açıldı. Bunu anladığımda hoparlöre almasını işaret ettim.

"Afra nerdesin? İki saattir arıyoruz açmıyorsun. Her neredeysen çabuk gel."
Ege konuşurken ben ağzımı açmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Çünkü biliyordum ki konuşursam iyi şeyler çıkmayacaktı ağzımdan.

"Tamam," dedi sadece. Sesi o kadar kısık geliyordu ki anlamakta zorlanmıştım.

"İyi misin?" diye sordu Ege.
"Gelince anlatırım. Neredesiniz?"
Ege kısaca bulunduğumuz yeri tarif edip telefonu kapattı.

"İstersen o gelmeden ben gidebilirim," dedi. Onun da modu düşüktü.
"Yok kal, sende dinle anlatacaklarını. Merak ediyorum açıkçası uyduracağı bahaneleri."

"Sende hemen yükselme. Önce bi dinle."
Ona cevap vermeden olduğum yerde volta atmaya devam ettim.

Yaklaşık on beş dakika sonra bulunduğumuz parkın kapısından içeri girip yanımıza doğru yürümeye başladı. Parkta fazla kişi yoktu yine de olabildiğince arkalarda bir yere geçmiştik.

Gelir gelmez hiçbirimizin yüzüne bakmadan banka oturdu. Elleri hatta bütün vücudu titriyordu.
"Ne oldu?" diye sordu yine kısık olan sesiyle. Bu soruyu benim sormam gerekmiyor muydu oysa?

"Asıl ben sana soruyorum, ne oldu?"
Kafasını kaldırıp suratıma baktı ama bir şey söylemedi.
"Umarım mantıklı bir açıklaman vardır," diye devam ettirdim sözlerimi.

"Hangi konuda?" diye sordu. Amacı sabrımı sınamak mıydı?
"Bir de soruyor musun?" diye bağırdım.

Ege hemen yanımızdaki ağaca yaslanmış sessizce olacakları bekliyordu.

"Uraz ne diyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum."
Öfkeyle güldüm. Hemen ardından telefonumu çıkartıp o iğrenç resmi açtım ve Afra'ya uzattım.
"Bunu diyorum."

Şok olmuş bir şekilde fotoğrafa baktı.
"Kim attı sana bunu?"
"Sence şuan sorun bu mu?"
Ayağa kalkıp karşıma dikildi.

"Amacın neydi? Sırf Nil muhabbeti yüzünden beni kıskandırmaya çalışmak falan mı?"

Söylediklerimden sonra yüzüme öfkeyle baktı ve beni omuzlarımdan geriye doğru ittirdi.

"Ne diyorsun sen ya?! Sence ben böyle saçma bir konu yüzünden yapar mıyım bunu?"
Sinirini çıkaramamış olacak ki bir kez daha itti beni.

"Hiçbir şey göründüğü gibi değil, tamam mı?" Artık o da bağırmaya başlamıştı.

"Peki doğrusunu anlat öyleyse."
"O beni zorla öptü," dedi hiç vakit kaybetmeden.

Frezya / Yarı Texting Where stories live. Discover now