Bölüm 2: Zemin.

714 133 153
                                    

BÖLÜM 2: Zemin

Ayakkabılarımı izlemeyi kesip başımı kaldırdım. Gördüğüm görüntü tüyler ürperticiydi. Önümde sonsuza kadar uzanıyormuş gibi, sonu görülmeyen bir sokak vardı. Karanlığın ele geçirdiği sokağı yer yer sarı sokak lambaları aydınlatıyordu. Yaprakları dökülmüş birkaç ağaç gördüm, yıkık dökük iki tane ev vardı. Çıt yoktu sokakta.

Bir adım attım. Ayağımın altında ezilen dal parçasının sesi yankılandı. Bu beni daha da korkuttu. Nereye düşmüştüm böyle?

Korka korka ilerlemeye başladım sokakta. Ne kadar yürüdüğümü bilmiyordum, ama en sonunda iki evin olduğu yere geldim. Evlerden birinin ışığının yanıyordu. Eve doğru adım atacağım sırada, diğer evin kapısının açıldığını gördüm. Evden çıkan kişiler kanımı dondurmuştu. Siyah takım elbiseli bir adam, ablamı kolundan tutmuş sürükleyerek dışarı çıkarıyordu. Ablam çırpınıyor, kurtulmaya çalışıyordu.

"Abla!"

Adam durmadı, sanki benim burada olacağımdan haberdar gibiydi. Ama ablam duraksadı. Ağlıyordu, yüzü gözü morluklarla doluydu. Canımın yandığını hissettim. "Kurtar beni,Aylin!" diye bağırdı tüm gücüyle. Ona doğru koştum, adamı itekledim. O kadar güçlüydü ki, ne kadar vursam da fayda etmiyordu. Adam bize aldırmadan ablamı ışık yanan eve sürüklemeye devam etti. "Dursana, pislik herif! Dayan abla!" Tüm gücümle adamı durdurmaya çalışıyor, ablamı pis ellerinden kurtarmaya çalışıyordum.

"Kurtar beni!"

Adam durmadı, onu yenemedim. Bana aldırmadan ışığı yanan eve ablamı soktu, kapıyı kapattı. Ablamın içeriden çığlıklarını duyuyordum. "Kurtar beni!"

Kapıyı kırmak için elimden geleni yaptım, tüm gücümü harcadım. En sonunda yorgunlukla ve ağlayarak yere çöktüm. "Özür dilerim abla!"

Ablamı kurtaramamıştım. "Özür dilerim..."

"Aylin, uyan!" birinin elimi sıkı sıkı tuttuğunu hissettim. Sokağa son kez baktım ve beni bu alemden almalarına izin verdim, kimin aldığını bilmeden.

"Abla..." Gözlerimi açarken yanaklarımdaki ıslaklıkları hissediyordum, bitmiş haldeydim. Tüm vücudum ağrıyordu. Etraftaki loş ışık gözlerimi rahatsız etmediği için açmakta çok zorlanmadım ama deli gibi ağlıyordum.

"Sakin ol, biz buradayız," dedi bir kadın sesi. Ne yani? Rüya mı görmüştüm? Yine mi?

"Ablamı kurtaramadım," bir çocuk gibi ağlıyordum resmen. Bu çok rahatsız etse de durduramıyordum kendimi. Rüya o kadar etkilemişti ki beni, ruhumu o sokakta bırakmış gibiydim. Korkunçtu. Uzun zamandır bu kadar berbat hale geldiğim bir kabus görmemiştim. "Su getirdim." Bu da bana oldukça yabancı olan bir erkek sesiydi. Bu ses beni biraz gerçeğe döndürdü. Hiç tanımadığım birkaç yabancıyla aynı odadaydım muhtemelen ve oturmuş zırlıyordum.

Kolumla hemen yüzümü silip gözlerimi simsiyah tavandan aldım. Bana doğru eğilmiş, kıvırcık kısa saçlı bir kız gördüm önce. Endişeli bir şekilde su dolduruyordu bardağa. Onun arkasındaki yüzü görmemle başıma gelen her şey bir bir aklıma doluşmuştu. Orman, adamlar, cinayet, vurulmam, bir yabancının beni kurtarışı, arabaya binişimiz...

O yabancı tam olarak gözlerimin içine bakıyordu şu an. İşin garip tarafı yabancı değildi bu yüz, oldukça tanıdıktı. Neler dönüyordu burada? Nereye düşmüştüm?

"Biraz doğrulabilir misin?" kız yumuşak bir ses tonuyla bana dokunacağı sırada refleks olarak kendimi geri çekip dokunmasını engellemek için sağlam olan elimle "Dur," işareti yaptım. Kolumla tekrar yüzümü silip bacaklarımdan destek alarak oturur pozisyona geldim. Bir sedyedeydim ve yaralı kolum tamamen sarılmış, bana ait olmayan bol bir sweatin içine saklanmıştı. Kız tekrar bardağı verdiğinde, kurumuş boğazım beni çok rahatsız ettiği için uzanıp bardağı aldım. Önce küçücük bir yudum alıp su olduğundan emin olduktan sonra tüm bardağı içtim.

Zemin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin