26. Demek Öyle

Beginne am Anfang
                                    

"Ah! Nereden öğrendin?"

"Saklayabileceğinizi mi sandınız?"

"Ama-"

"Aması yok dün gecenin cezasını çekeceksiniz."

"Hadi ama Ch-"

Chuuya'nın konuşmaya dahil olan bir diğer çocuğa attığı bakış susmasına yetmişti. Hepsi suspus Chuuya'nın ardından koyun gibi yürümeye başlamışlardı. Chuuya önde yürüyordu kimse yüz ifadesini bilmesede bundan keyif aldığı belliydi.

Gülerek ev dedikleri binaya girmişti hepsi.

Şimdi her attığı adımda anıları canlanmaya devam ediyordu. Her yerde, her köşede, her kısımda bir anı canlanıyordu. O zamanlar ne kadar düşünürse düşünsün bir gün buralardan tek başına yürüyeceği aklına gelmemişti. Hayatın karşısına ne çıkaracağını bir kez daha anlamamıştı. Yine farklı yolları seçmişti, yine yaptığı seçimlerin hatalarını yaşıyordu.

Taşları iteleye iteleye artık bir anlamı kalmayan eski evinden geçmeye devam etti. Her yer yıkılmış olsa da duvarları hala tanıdıktı, hiçbir eşya kalmamış olmasına rağmen nerede ne yaptıklarını görebiliyordu. Her şey bitse bile anılar daima kalırdı. Küçük bir hatıra yeterdi o anıların tekrar canlanmasına.

Uzun uzun yolları gittikten sonra eskiden yalnız kalmak için sık sık geldiği çimenlerde denizi izleyip rahatladığı yere ulaşmıştı en sonunda. Eskiden hissettiği duyguyu o anda hissetmese bile yine de anlam taşıyordu o yer. Şimdi daha rahattı belki, belki de değildi. Nasıl olursa olsun eski duygu artık yoktu. Tıpkı aynı oturuş aynı yer... Bir şeylerin değişebilmesi için bir şeylerin yitip gitmesi gerekiyormuş diye düşündü Chuuya. Hayat ona yine bir şeyleri anlamasını sağlıyordu.

"Demek öyle..." derin bir nefes alıp kendini rüzgarın merhametine bıraktı, bazen hızlı, bazen sert, bazen yumuşak... Turuncu saçlar rüzgarda uçuşup dururken, çimenleri hafifçe ezerek gelen bir ayak sesi duydu Chuuya. Arkasına dönmeden önce yanına gelmesini bekledi. Bir düşman ve ya ona zarar vermeyecek biri olmadığını adım seslerinden anlamıştı bile, ürkek ve çekingen bir şekilde yürüyordu. Gelip gelmemesi gerektiğini hala düşünsede sanki bir yerden cesaret bulmuş gibi aniden gidip Chuuya'nın yanına oturdu.

Chuuya gözünün ucuyla yanındakinin kim olduğuna bakacakken şaşkınlıkla yanına döndü aniden. Küçük bir çocuğun burada ne işi vardı?? Neredeyse 13-14 yaşlarında, her an bağıracak gibi duran yüzü ve üstündeki parça parça kıyafetlerle her açıdan garip bir çocuğa benziyordu. Asıl garip olan ise o çocuğun burada işi neydi? Chuuya konuşmaya başlayacakken çocuk kendini tutamayıp heyecanlı bir şekilde konuşmaya daha doğrusu bağırmaya başladı.

"Ş-şey! Siz kimsiniz!? Burada ne yapıyorsunuz? Yoksa siz eskiden burada mı yaşıyordunuz?? Lütfen cevap verin? Siz burada mı yaşıyordunuz??"

Chuuya ani sesle hafiften geri çekilip neden bu kadar heyecanlı konuştuğunu anlamaya çalışıyordu. Ama içini garip bir sevinç kaplamıştı, tıpkı Atsushi gibi heyecanlıydı ve onun gibi bakıyordu. Onunla konuştuğunu sanmıştı bir an Chuuya ama kendine geldiğinde hala garip bir şekilde bakan çocuğu gördü. Gülümseyip cevap vermesi gerektiğini fark etmişti.

"Sadece ziyarete gelmiştim. Eskiden mi...evet eskiden burada yaşardım. Asıl bir çocuğun burada ne işi var?" çocuk gözlerini şaşkınca açıp Chuuya'nın yanına iyice geldi ve hoparlörden çıkan sesiyle tekrar konuşmaya başladı.

"Ben-ben uzun zamandır burada bekliyorum! Birinizin gelmesini. Herkes aniden kalkıp gitmişti ben burada kaldım. Ama birinin geri geleceğini biliyordum."

Chuuya kaşlarını çatmıştı bile, olayı anlamaya çalışıyordu. Bu çocuk burada tek başına mı yaşıyordu yoksa?

"Herkes aniden kalkıp gitti mi? Sen tek mi kaldın burada? Neler oldu?" çocuk bu soru karşısında derin bir nefes alıp dizlerinin üzerine oturdu. Sanki hep bunu bekliyormuş gibi bir hali vardı. Belki de hep bunu bekliyordu. Uzun bir konuşma olacak gibi hazırlandı ve diğer ses tonuna nazaran daha alçak bir sesle konuşmaya başladı.

"Ben küçüktüm. Şurdaki evlerden birinde dedem ile yaşıyorum." elini uzatıp gecekonduların uzandığı küçük bir mahalleyi işaret etti. "Seneler önce ailemle beraber yaşıyorduk. Ama bir kaç mafya gelip ailemi öldürmüştü. Ben...ben hala neden olduğunu bilmiyorum, beni de öldüreceklerini düşünürken bir kaç büyük genç gelip beni kurtarmıştı. Mafyalarla bir şeyler konuşup onlar gidince yanıma geldiler. O anda ailem için ağlıyor ne olduğunu bilmiyordum. Kendime gelmem uzun sürmüştü. Ama geldiğimde o evde dedemle kalmıştık. Bizi kurtaranın onlar olduğunu unutmamıştım. Ve onlar burada yaşıyordu. Bir kaç kez onların yanına gittim ama her gittiğim zaman bir kavga vardı. Hiçbir zaman teşekkür edememiştim. Tek istediğim şey teşekkür etmekti ama hepsi çok sinirliydi. En sonunda ise bir kaç araba gelip hepsini alıp götürdü. Gitmeden önce burayı yıkıp gitmişlerdi. Ama evin penceresinden bakarken senin geldiğini görünce onlardan biri olduğunu anlamıştım bu yüzden o teşekkürü şimdi edebilirim!"

"..."

"Ah- siz iyi misiniz?? Yanlış bir şey mi söyledim?"

Chuuya ellerini gözlerinden çekip yaşarmış gözlerini kurumaya bıraktı. Böyle bir son beklememişti asla. Ne demek gitmeden önce yıkmışlardı, burayı bu hale getiren gerçekten onlar mıydı? Ailesi dediği insanlar mı yıkmıştı burayı? Onlar mı kendi içlerinde kavga ediyordu sürekli?

Chuuya kıkırdamaya başladı ve sonrasında yavaş yavaş kahkaha atmaya. Kahkaha atarken arkaya düşmüş, kollarıyla yüzünü kapatıyordu. Çocuk merakla yanında duruyor ne yapacağını merak ediyordu. Chuuya ise sakinleştiğinde yüzünü açıp masmavi gökyüzüne bakarken düşünmeye başladı.

Sadece onların daha iyi yaşaması için çabalamıştım. Burada, daha iyi bir hayatları olmasını istemiştim. Hep beraber daha güzel bir hayat yaşamak istemiştim. Her şey son bulacaktı. İyi olacaktık...beni çok özlemeyecektiniz daha. Yanınızda olacaktım hep. Neden eskiden hayal ettiğim hayat böyleyken, şimdi yaşadığım hayat bambaşka. Neden burada şimdi hep beraber yaşayacakken, nefret ettiğim mafya üyesine aşık olup onunla beraber yaşıyorum?? Neden burayı daha iyi bir hale getirdiğinizi düşünürken burayı sizin yıktığınızı öğreniyorumm?? Biri cevap versinn!! NEDENN? NEDEN BÖYLE OLDU. NEDENN??

"Neden...." çocuk yavaşça mırıldanan adama baktı. Gülümseyip onun yattığı pozisyonda yatıp tıpkı onun gibi gökyüzünü izlemeye başladı. Ve onun gibi mırıldandı. "Teşekkür ederim...hayatımı kurtardığınız için..."

Bir yetişkin bir çocuk çimlere uzanmış masmavi havayı izlerken gülümsüyorlardı.

...

"Demek öyle ha..." her adım atışında önündeki taşı tekmeliyor ve gülerek elleri cebinde yürüyordu. Üstündeki uzun siyah ceketi her taşa vuruşunda havalanıyordu. Turuncu saçları omuzlarına nazikçe inerken Chuuya güzel sesiyle kendi kendine mırıldanmaya devam ediyordu.

Bir şeylerin bitmesi demek böyle hissettiriyormuş diye yürürken ne hissettiğini anlamamıştı. Kesinlikle hayal kırıklığının dibini yaşadığını biliyordu ama onların iyi olduğunu duyunca mutlu olmuştu. Ama bu yaşadıklarını onların iyiliği için yaptığını düşününce haksızlığa uğramış gibi hissediyordu. Sadece onların iyi olması için çabalamıştı ama şu an yaşadıkları oldukları yer bambaşkaydı. Tahmin bile edemeyeceği şeyleri yaşarken buluyordu hep kendini.

Taş bu sefer oldukça uzağa gitmişti, ne o tarafa gitmek istiyordu ne de taşı bırakıp ilerlemek istiyordu. Olduğu yerde bir süre durup taşa baktı. Tam sensiz ilerleyeceğim bakışı atarken olduğu yerde dondu.

"Chuuya."

Ona sesleniliyordu ve bu ses oldukça tanıdık bir sesti. Olduğu yerde kalıp arkasını dönmeden durdu. Bu ses, anılarında olan bir sesle uyuşuyor ve onu öylece yerine mıhlıyordu.

Ses tekrar etti. Artık yanlış duymuşturum cümlesini kullanamazdı bile.

"Chuuya?"

***

Freedom | Soukoku | ✅Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt