AU: Çapulcu Şarkı Grubu

168 9 4
                                    


Geçen şarkı dörtlüğünün çevirisi: Beni Amerikan parası gibi yeşil gözlerindeki cennete götür.

Türkçesi çok anlamsız diye İngilizcesini bıraktım 🤩 Duygu Özaslan mübarek

Bölüm tamamen BORNS'un "American Money" şarkısına adanmıştır, benim gözümde aşırı Jily şarkısı. Bu AU ile kitap varsa ya da yazan olacaksa bana haber verirlerse çok sevinirim çünkü okumak çok isterim🥺🥺

Şimdi bölüm:



Gözlerini kapatıp mikrofona yaklaştı.

Sahneye çıkmadan önce hep heyecanlanırdı ama bu farklıydı, kalabalığa çıkarken üstüne aldığı görünmez zırhını delen gözleri üstünde hissedebiliyordu.

Remus bateriyle şarkıya girmiş, Peter bass'a başlamıştı. Az sonra Sirius'la beraber şarkıyı söyleyecekti.

Arkasını döndü, mikrofondan uzaklaştı. Cebinden bir kağıt çıkartıp Remus'a uzattı.

"Bunu çalabilir misin?" Remus kağıdı inceleyip James'e baktı. "Prongs bunu daha hiç denemedik.. Çalışmamız lazımdı, insanların karşısına böyle olm-"

"Remus, lütfen. Çalabilir misin?" Remus arkadaşının ısrarcı gözlerine baktı, tekrar kağıda döndü. Kalabalıktan sesler yükselirken James'e döndü.

"Olur, çalarım." James gözlerini kırpıp başını hafifçe eğdi, sonra Peter'a dönüp başka bir kağıt çıkarttı.

"Petey, yapabilir misin?" Peter az önceki olaya şahit olmuştu, bir şey demeden kabul etti.

"Sirius-"

"Lanet kağıdı ver Jamie." James'in yüzünde bir gülümseme belirirken diğer kağıdı da verdi. Kendi biliyordu, tekrar mikrofona yaklaştı.

"Bekleme için kusura bakmayın. Konsere başka bir şarkıyla başlamak istiyorum, bu şarkıyı daha birkaç gün önce tamamladım ama çalışacak vaktimiz olmadı. Yine de bunu bugün söylemek zorundayım." Konuşurken gözleri kalabalığı tarıyordu, ilhamı olan yeşil gözleri arıyordu.

"Umarım b-" göz göze geldiler. Kalbindeki heyecan tüm vücudunu ele geçirirken dizlerinin çözüldüğünü hissediyordu, gülümsemeye çalıştı.

"Beğenirsin."

Şarkı başladı, yeni şarkıyı ilk duyanlar olmanın gururuyla tüm kalabalık şarkıya tüm varlıklarıyla destek verirken James gözlerini açamıyordu. Önemli olan oydu, önemli olan onun beğenmesiydi, önemli olan onun ne düşündüğüydü.

So take me to the paradise in your eyes
Green like american money

Şarkıyı duymuyordu bile, arkadaşlarının doğru çaldığına, kendinin doğru söylediğine emindi ama duyamıyordu. Koca bir salonda tek başınaydı, şarkıyı adadığı yeşil gözlerin onu izlediğini biliyordu ama o anılarında yüzüyordu. O yeşil gözlerin ona sevgiyle, huzurla baktığı anılarda yüzüyordu.

Bittiğinde nefes nefese kalmıştı; dudakları kurumuş, ciğerleri sızlıyordu. Uzun zamandır böylesine yoğun duygularla söylememişti şarkılarını.

Yine de açamıyordu gözlerini, gelemiyordu kendine.

"James." Sirius onu dürtünce açabildi gözlerini. Önce arkadaşına, sonra deliler gibi çığlıklar atan kalabalığa baktı. Kalabalığı selamlasa da gözleri onu arıyordu.

Bir pankart gördü. Hemen altında o yeşil gözleri ve kızıl saçları, ona gülümsüyordu.

"Seni seviyorum." Pankartın görüntüsü o kalabalıktaki belki yüzlerce pankarttan farklı değildi ama anlamı farklıydı.

"Ben de seni." Mikrofona mırıldandı. Kalabalıktaki bağırış artarken James'in gözlerini ayırmadığı kızıl gülmüştü.

Harry Potter OneShotWhere stories live. Discover now