16_Tılsım

325 29 13
                                    

"Adrien hazır mısın? Bayan Tsurugi'lere geç kalmak istemezsiniz" dedi Nathalie kapının arkasından.

Adrien takım elbisesinin yakasını düzeltiyordu "Evet, hazırım. Hemen geliyorum." diye bağırdı.

Aşağı indiğinde Nathalie'nin hazırlanmadığını gördü.

"Nathalie sen gelmeyecek misin?" dedi adrien panikle. Onun evde kalma durumu bütün planları bozardı.

"Bir kaç günlüğüne ülke dışına çıkmam gerek adrien. Birazdan yola çıkacağım." dedi Nathalie.

Adrien gülümsedi ve olumlu anlamda başını sallayıp arabaya bindi.

Arabada giderlerken Adrien, max'e yazıyordu.

Max & Adrien

-Kodlar hazır eve gittiğinde bana yazdığında aktifleştiririm ama unutma sadece 15 dakika bunu yapabilirim.

-Tamam, çok teşekkür ederim Max.

-Benden daha çok Markov'a teşekkür etmen gerek güvenlik protokolünü ele geçirmesek asla replay yapamazdık.

-Ona da çok teşekkür ettiğimi söylersin.

Telefonunu kapattı ve cebine koydu. Konsantre olması gerekiyordu ama aklı Bridgette denen o yalancıdaydı. 

Derin bir nefes aldı. Babasını yendiklerinde, leydisi ile beraber sonsuza kadar mutlu olacağını düşünüp kendini teselli etmeye çalıştı. 

Tsurugi'lerin Malikanesine galince arabadan indiler. Kapının önünde onları Kagami ve Bayan Tomoe onları karşıladı. 

Adrien elindeki Omiyage'leri (İçinde bir çok türden meyvelerle dolu olan hediye sepeti) onların yardımcılarından birine verdi.

Hep beraber masaya geçtiler. Kagami ile Adrien yan yana oturmuştu.

"Bu nazik davetiniz için teşekkürlerimi sunarım." dedi Gabriel

"Gabriel San bu gece buraya gelmeniz büyük bir keyiftir bizim için."

Yemekler yenirken Chopstick kullanıyorlardı tabi. Bayan Tomoe'nin dikkatini Adrien çekti. "Ne kadarda iyi Chopstick kullanıyorsunuz." dedi.

Adrien gülümsedi ve "Teşekkürler Bayan." dedi.

Yemekler yenince Gabriel ve Tomoe iş konuşmaya başladılar.

Kagami konuşmak için annesinden izin istedi ve "Adrien'a Bonsai bitkilerimi gösterebilir miyim?" diye sordu.

Annesinden onayı alınca Adrien ve Kagami bahçeye çıktılar.

"Bu bitkiler birinin onlarla sürekli ilgilenmesine ihtiyaç duyarlar. İlgilenirsek narin ve güzel, ilgilenmezsekte asi ve dağınık bir bitkiye dönüşürler. Aynı insanlar gibi." dedi Kagami.

"Bonsai'lerin çok güzel ama neden bana bunu anlatıyorsun?" diye sordu adrien.

"Çünkü gerçekten olduğun kişiyi tanımak istiyorum adrien." dedi kagami ve masanın üstünde duran çizim defterini aldı.

"Çizim yapmayı severim. İnsanların gerçek benliğini çizmeyi." dedi kagami gülümseyip.

"Vay canına! Gerçekten yeteneklisin kagami." dedi adrien.

"Yapabildiğim kadarıyla çiziyorum ve senide çizmek istiyorum adrien." dedi kagami.

Adrien gülümsedi ve karşısına geçip poz verdi.

"Hayır, hayır böyle bir şeyden bahsetmiyorum bunlar model pozları. Olduğun gibi içini yansıtacak pozu vermelisin."

Adrien olumlu anlamda başını salladı. 

Adrien her türlü pozu deniyordu ama Kagami beğenmiyordu. 

"Bak kagami şöyle yapalım evim buraya çok yakın beni ben yapan bir eşya alıp geleyim." dedi adrien. Sonunda bahanesini bulmuştu.

"Baban kızmaz mı?" diye sordu kagami.

"Sen benim için oyalarsın onları. Zaten yarım saate dönerim." dedi adrien.

"Peki ne getireceksin?" diye sordu kagami.

"Eee şey gelince görürsün." dedi adrien.

"Peki ben bir şekilde seni idare ederim ama arka bahçeden çık ve çabuk gel." dedi kagami.

Adrien arka bahçenin kapısından çıktı ve evine doğru koşmaya başladı. Bir yandan da Max'e yazıyordu.

Kara kedi'ye dönüşüp odasında açık bıraktığı camdan içeri girdi.

Güvenlik kameraları etkisiz hale geçmişti bile ama sadece 15 dakika sistemi çökertebileceğini söylemişti Max.

Babasının yatak odasına girdi burada bir şeyler bulabileceğine inanıyordu.

Babasının odasının hiç bir yerinde gizli bir şey yoktu yada gizli bir yere açılan tuş yoktu.

Babasının çekmecelerine bakarken babasıyla annesinin eski fotoğraflarını buldu.

Onları karıştırırken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Max'ten gelen mesajla aklı başına geldi. Max son 5 dakika kaldı uyarısı yapmak için yazmıştı.

Hemen fotoğrafları yerine kaldırdı ve babasının çalışma odasına da bakmaya karar verdi. Odanın tam karşısında annesinin bir portresi vardı.

Odadaki dolaplara bakmaya başladı. Hiç birinde işe yarar bir şey yoktu. En sonda annesinin tablosuna doğru yaklaştı. Tabloyu yakından incelemeye başladı. Tablodaki üçgen şekillerinden birinin içe göçtüğünü fark etti. Üçgenleri biraz daha inceleyecekti ki 15 dakikasının dolmasına son 30 saniye kaldığına dair mesaj geldi. 

Hemen dağıttığı her şeyi gerisi geriye topladı ve evden ayrıldı. Hiçbir şey bulamadığı için üzülmüştü.

Kagami'lerin evine geri döndü. Arka bahçeden içeri girdi ve kagami'yi gördü.

"Nerede kaldın oyalamak için ne yalanlar söyledim biliyor musun? Her neyse seni sen yapan eşyayı getirdin mi?"

"Neyi? Ha! Şey evet." dedi adrien ve ceplerini karıştırdı. Cebinde Marinette'in ona verdiği tılsımı buldu. 

"Bu marinette'in sana verdiği şey değil mi?" dedi kagami.

"Evet. Çünkü marinette beni ben yapan şeylerden biri ve bu tılsımı bana o verdi." dedi adrien.

***

"Karışım bitti sayılır wayzz." dedi Usta Fu.

"Bu harika usta. Artık Paris'e dönebiliriz." dedi Wayzz.

"Evet wayzz, tek eksiğimiz Uğur Böceği'nin yaratma gücü. Bir an önce yola çıkmalıyız, Marinette daha da kötüleşmeden." dedi usta fu. Bir yandan da parşomenleri bir araya topluyordu.

"Fu!"

"Dostum?" diye haykırdı Fu. "Bir sorun mu var?"

"Mayura denen o tavus kuşu mucizesi sahibi peşinde etrafta seni arıyor, kaçman gerek!" dedi Fu'nun yanına sığındığı dostu.

"Hawkmoth bir şeyler planlıyor olmalı." dedi Wayzz. 

Fu eşyalarını toplayıp arka bahçeden çıktı. Bir şekilde Marinette'e ulaşması gerekiyordu ama şimdilik en mantıklısı Fransa'ya dönmenin en güvenli yolunu bulmaktı bu da zaman alabilirdi.

Devam Edecek

Oy sınırı: 10

Yorum sınırı: 5

Aşkın Leydi Hali \Miraculous\Where stories live. Discover now