-Özel Bölüm-

3.7K 245 86
                                    

Kış mevsimini sevenler bu mevsimin gelmesiyle dört gözle kar yağmasını beklerler. Yavaş yavaş ve lapa lapa yağan o karı izlemek insana huzur verir. Tabii yeterince kar yağıp ortalığı bembeyaz örtüsüyle süslediğinde gerek çocuklar gerek yetişkin olanlar içinse eğlence vaktinin habercisidir.

Ankara'ya taşınmamızın üzerinden yaklaşık dört buçuk yıl geçmişti. Büyürken babamın tayinleri sebebiyle birkaç kez şehir değişikliğine ayak uydurmayı deneyimlediğim ve zaten daha öncesinde Ankara'da yaşadığım için alışmak benim için kolay olmuştu. Kıvanç'ın alışabilmesi ise biraz vakit almıştı. Neyse ki arkadaşlarımız ve ailemiz yanımızdaydı. 

Abim ve Berika bir köşede yeğenim Polen ile birlikte  kardan adam yapmaya çabalıyorlardı.  Müge abla ve Barış abi ise oğulları Noyan ile birlikte abimlerin hemen yanında kar fotoğrafları çekiniyorlardı. Aras abi ve Yudum bir seminere katılacakları için bizimle birlikte değillerdi. Didem ve Halil, kızları Dilşad'ın gördüğü ilk kış mevsimi ve kar olduğu için onu kar üstünde yürütmeye çalışıyorlardı ancak Dilşad, kara 5 cm. kala ayaklarını yere basmamak için neredeyse 180 derece bacaklarını açarak tepkisini gösteriyordu. Büşra ve Burak ise kızları Banu ile birlikte bir köşede kar ile oynuyorlardı. 

Bu güzel günde de bahçemizde yürüdükçe kıtır kıtır sesleri çıkaran karın üstündeyken hiç kimsenin beklemediği bi anda onları harekete geçirmek istedim. Karnımın izin verdiği şekilde hızlıca yere eğilip avucuma sığdırabileceğim miktarda kar alıp top şeklini verdim. Birkaç adım önümde olan Kıvanç'a kartopunu fırlatırken bağırdım. ''Kartopu Savaşııı!''

Böylelikle herkesi harekete geçirmem hızlı bir şekilde gerçekleşmişti.

Kıvanç beklemediği bir anda yakalandığı için dağılmış kartopumun izleri geniş omzunda yerini belli ediyordu. Beklemediğim bir hızda dönüp beni hızlıca yakaladı. Yerden ne zaman aldığını bilmediğim karı yüzüme yaklaştırırken bundan kaçamayacağımı biliyordum.Ben eldivenli ellerimin izin verdiği ölçütte az önce yüzüme yediğim kartopunun izlerini silmeye çabalarken  Kıvanç ise güçlü bir şekilde belimden tutmaya devam ediyordu. 

''Heey!''

Kıvançla benim bakışlarımızın aynı yöne çevrilmesinin sebebi olan ses Noyan'a aitti. Müge abla ve Barış abinin yanından geldiğini görmediğimiz için bir anda seslenişiyle şaşırmıştık. Kıvanç kulağıma eğilip ''Şu an 7 yaşındaki bir çocuk yüzünden resmen eşime sarılmaktan mahrum bırakılıyorum.'' Sesi sonlara doğru ağlamaklı çıkmıştı. Onun bu söylemine kıkırdayarak cevap verdim. Noyanla göz göze gelebilmem için bir dizimi büküp yere koydum. Noyan eğilip yerden kar aldı. Minik elleriyle kartopu yapmaya çalışırken bir yandan da Kıvanca bakmayı ihmal etmiyordu. 

''O kartopunu Kıvanç abine mi atacaksın?'' 

İki eliyle kartoğunu havaya kaldırıp son halini inceledi. Sonrasında az önce sormuş olduğum soruyu baş işaretiyle onaylayıp olabildiğince gücüyle Kıvanç'a attı.

Kıvanç dizlerinin biraz yukarısına gelen kartopuna baktı. Daha sonrasındaysa Noyan'ı kol altlarından hızlıca kaldırıp birkaç adım öteye götürürken ikisinin de gülme sesleri kulağıma tatlı bir şenlik bahşediyordu. Noyan'ı hızlıca kara yatırıp kendisi de yanında yerini aldı. Kollarını ve ayaklarını genişçe açtıklarında bir kar meleğini ortaya çıkarmaları uzun sürmedi. 

Polen, babasından kaçmaya çalışırken karda yürümesi zor olduğundan kısa sürede yakalanmıştı. Berika da arkalarından ikisine de birer kartopu atmış sonrasında onlardan kaçmaya başlamıştı. 

Müge abla ve Barış abi ise çoktan kar üstünde yatarak birbirlerine kar atıyorlar ancak hemen ardından bir şey oldu mu diye birbirlerine bakmayı da ihmal etmiyorlardı. Aşklarının ilk günkü gibi taze oluşunu görmek bana her seferinde huzur veriyordu.

Aşkın LisanıWhere stories live. Discover now