"Off Taehyung, kaldırdın beni burdan ama ne yapalım aşık olduk bir kere bu esmere."

"Şimdide bu mu oldum? Tanrım, bu çocuk böyle değildi ne oldu da birden tam bir oduna dönüştü. Şuna bak, şşş sana diyorum..." elinde ki meyve sepetini düzeltmekle uğraşan eşine seslendiğinde büyük parlak gözler ona dönmüş, ne oldu der gibi sallamıştı kafasını Jungkook. "...bir şey mi kullanıyorsun? Neyin kafası bu?" diye bağırmıştı omega olana.

"Ne diyorsun Taehyung? Geldim işte yanına." laflarının tam tersi olarak Taehyung'un kulları arasına kafasını sokmaya çalışmasına karşı, Taehyung önündeki hindistan cevizine benzeyen kafaya bir bakış atmış, dudaklarını şeytani bir gülüş geçirirken dişlerini geçirmişti.

İki eliyle kulaklarını kavradığı bedenden ince bir çığlık koparken kafasını Taehyung'un ağzına doğru kaldırmaya çalışmış, beraberinde esmer olanın burnuna büyük bir darbe almasına sebep olmuştu.

"Seni-seni varya bitiricem. Kaç git buralardan, ya sikicem bir şey akıyor burnumdan. Jungkook bırak diyorum sana, koparıcaksın tam olacak." kendisine yardım etmeye çalışan omegayı omzunda ittirerek ayaklanmış, hortumun olduğu yere ilerleyerek yüzünü yıkamaya çalışmıştı.

"Hay sikicem, ben kendi kanıma bak-"

Sonrası Taehyung'un baygınlık geçirip yere yığılması ve Jungkook'un kendi kendine ağlama seasının bölünmesi ile sonlanmıştı.

Sonuç olarak bir hastane odasında da gözlerini açmış olsalarda, elleri birbirine kenetlenmiş, Jungkook'un dudakları Taehyung'un alnına yaşlanmıştı.

...

Şehirden uzak kasvetli gözüken içinde şu anlık gayet sakin ve mutlu bir hava hakimdi. Jungkook öğreneli çok olmadığı bebeğinin varlığı yüzünden çok mutluydu ve ister istemez içinde ki omegasıda ona uyum sağlıyordu.

Omegaya kalırsa delta ile beraber yatağa kurulmaları ve dokuz ay boyunca ordan çıkmamaları güzel bir fikirdi. Artık hamile olduğu için daha da hassas ve eşinin feromonlarına bağımlı hale gelen Jungkook ise onunla aynı fikirde olmadığına kendini inandırmaya çalışıyordu.

İkinci defa değiştirdiği sıcak su ile küvetten buharlar yükseliyor, banyonun içindeki aynaların buğulanmasını sağlıyordu. Aslında bu bir nevi Jungkook için iyi bir şeydi. Vücudu sağlıklı bir omeganınki kadar güzel durmuyordu ve iki aylık hamile olmasına rağmen kaburgaları belirgin bir şekilde gözüküyordu.

Bu kadar zayıf olmasının bebeğine sorun çıkarabileceğini düşündükçe nefesi kesiliyor, elinin altında ki karnı kasılıyordu.

Tüm düşüncelerinden sıyrılmasını sağlayan şey banyonun aralık kapısından izlendiğini hissedip sızlayan gözlerini açmasıydı. Taehyung ağladığı her halinden belli olan gözlerini kapının üst tarafından çekingence ona dikmişken, kaşlarını çatmadan ve toparlanmadan edememişti.

"Bir sorun var değil mi? Benimle banyoya gelmek istemediğinde anlamalıydım. Beni yollayıp daha rahat ağlamak istiyordun...Tanrım, ne kadar salağım." alnına yapışmış saçları kulağının arkasına sıkıştırırken her şeyi yeni anlıyorcasına gözlerini aralamıştı.

Taehyung sabahtan beri yeni açmış bir çiçek misali etrafına neşe saçarken bir anda durgunlaşıp onu yalnız bırakmıştı fakat Jungkook bunu sadece yorgunluğuna vermiş, pek üstünde durmamıştı.

"Taehyung, ne üzdü seni?"

Kaçırılan bakışlar ve beraberinde dudaklarından kopan bir hıçkırık.

Lost Love | TaekookWhere stories live. Discover now