"Bak hala şam şeytanı diyor çocuğa. Öyle deme demedim mi ben? Ayrıca bırakta biraz dalga geçelim. Her zaman karşımıza bu tarz konularla gelmiyorsun."

"Aslında tanıştıktan sonra kendisi bahseder diye pek anlatmıyorum."

"Ne zaman tanıştırmayı düşünüyorsun peki?"

Uğur bu soru ile bir süre düşündü.
"Daha Melike ile konuşmadım bu konuyu. Ne düşündüğünü bilmiyorum. İster mi? istemez mi? İsterse ne zaman uygun olur? Bir de tabi Melike'nin İstanbula gelmesi pek de kolay değil. O yüzden ne zaman olur bilmiyorum."

"Siz ne zaman uygun görürseniz biz buradayız oğlum. Kızı da acele ettirme, kaçmıyoruz sonuçta."

Uğur babasını başıyla onayladı. Biraz düşündükten sonra sessizliğini aklını son zamanlarda kurcalayan soruyu sorarak bozdu.
"Niye kimse şaşırmadı benim bu kadar hızlı bir ilişki yaşamama anlamadım. Annem de sen de sanki her şeye hakim gibisiniz."

"Bir şeyleri bilmemiz için söylemene gerek var mı? Sadece yüzün değil, kız hakkında konuşurken bütün bedenin farklı tepkiler veriyor. Ben çok değiştim diye bağırıyorsun resmen. Sen kendindeki değişimin farkında değil misin?"

"Değişmek? Hangi anlamda? Başka biri gibi miyim?" Uğur'a 'başka biri olmak' kulağı rahatsız eden bir durum gibi gelmişti.

"Hayır başka biri gibi değil. Başka öncelikleri olan biri gibi. Başka düşünceleri, başka duyguları olan biri gibi. Sırf şu şehrin sahiline olan düşkünlüğünden bile sık sık Ankaradan kalkıp İstanbula gelen adamdın. Ama şimdi bir senedir ilk defa geliyorsun buraya. O da zaruriyetten. Sence bir şeyler değişmemiş mi? "

Uğur gülümseyerek babasını başını aşağı yukarı sallayarak onayladı. "Değişmişim."

"Ama ne var baba biliyor musun? Oralarda, doğup büyüdüğüm yerden bin küsür kilometre uzakta olmama rağmen gurbette hissetmediysem ondan sebep. Melike'nin olduğu hiç bir yer benim için yabancı değil."

Ellili yaşlarının ortalarında olduğu, gözlerinin etrafındaki çizgilerin sayısından belli olan adam, O çizgilerini daha da belirgenliştiren hareketi ile kıstı gözlerini. Konuşmaya boyunca hiç kullanmadığı farklı ses tonu ile konuştu.
"Memleket oldu diyorsun yani."

Babasının sesindeki hayranlıktan farklı olarak, kendi içinde uzun zamandır yapamadığı, anlatamadığı duygularının karşılığını bulmanın verdiği rahatlama ile cevapladı Uğur.
"Sanırım daha iyi anlatamazdım."

---------------------------------------------------------

Melike sabah kahvaltısının bulaşıklarıyla uğraşırken hemen yan tarafta şarja takılı telefonuna gelen mesaj ile elini kurutup o tarafa ilerledi. Uğur'un ismini görmek bile heyecanlanmasına sebep oluyordu.

U- "Günaydın. Nasılsın?"

M- "İyiyim. Sen nasılsın? Okula gidecektin bugün. Ne yaptın?"

U- "Okuldayım. Öğretmenlerle tanışacağım birazdan. Öğleden sonra arasam müsait olur musun?"

M- "Olurum tabi ama bir şey mi oldu? Genelde böyle haber vermezsin."

U- "Yok güzelim önemli bir şey değil. Sadece uzun uzun konuşmak istiyorum. O yüzden zamanının olduğu bir aralıkta olsun istedim."

M- "Tamam canım. Aramanı bekliyorum o zaman. Görüşürüz."

U- "Görüşürüz."

Melike ile yaptığı kısa mesajlaşmadan sonra zaten önünde olduğu öğretmenler odasına girdi. Odanın ortasında koca bir 'U' dizaynında masa ve etrafında aynı renk siyah sandalyeler, bunun yanında duvara bitişik halde tek tek bulunan bilgisayar masaları ve bir duvar kenarının hepsinde ortak bir kaç yazıcı ve fotokopi makinası bulunuyordu. Oda yaklaşık üç sınıf büyüklüğünde olup her öğretmenin özel alanına zemin hazırlamış durumdaydı. Bununla birlikte bir köşede bulunan, Odada siyah dışında tek renkli bölüm olan karşı karşıya yerleştirilmiş iki kırmızı spor koltuk ve iki berjerden oluşan orta sehpalı kısımdı.

ÇOK GEÇ "DEĞİL"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin