otuzüç

842 96 213
                                    

sınır: 70 vote + 50 yorum

Tam bir hafta.

Taehyung ve arkadaşlarının sınav sorularını çalmasının üzerinden tam bir hafta geçmişti ve herkes oldukça etkilenmiş görünüyordu.

Öğretmenlerin hiçbiri alınan notlara inanamamış ve sınav sorularını birer birer bir kez daha sormuştu. Sonuç olarak hepsi geçer puan almış ve dönemi kimilerine göre güzel sayılabilecek bir puanla bitirebilme hakkı kazanmışlardı.

Dönemin bitmesine sadece birkaç hafta vardı. Bu birkaç hafta sonra ne kadar gözyaşı dökeceğimden emin bile değildim. Taehyung'ın üniversite sınavı yaklaşıyordu. İstediği bir bölümü kazabileceğinden pek emin değildi. Zaten üniversite değil, konservatuar okumak istediği söylemişti. Şu zamana kadar dudaklarından sadece birkaç satır şarkı duymuştum ama başka bir şey yoktu. Madem yeteneği vardı ne diye saklıyordu?

Onun yanı sıra ben oldukça endişelenmeye başlamıştım. Bir sene daha büyümüş ve nerdeyse yetişkinlik yaşına gelmiş olacaktım. Zaman ne kadarda çabuk geçmişti..
Daha iki gün önce kendimden uzak tuttuğum ve konuşmak dahi istemediğim çocukla bir dönemi bitirmiştim ve o mezun olmak üzereydi.

Tüm bunların yanında kafamda dolaşan başka şeylerde vardı elbette. Eğer Taehyung Seoul'den giderse, ayrılacak mıydık ya da bunu uzaktan yürütebilir miydik?

Zilin çaldığını duymamla birlikte elimdeki tebeşiri tahtanın kenarına bırakıp sırama doğru ilerledim ve eşyalarımı toparlamaya başladım. Son dersi bitirmiştik ve son dakika soruyu çözmemle birlikte artık eve gidebilir ve biraz dinlenebilirdim.

Çantamı sırtıma takıp sınıfın dışına doğru adımladım ve cebimden telefonumu çıkartarak gelen birkaç bildirimi kontrol ettim.

Yine, tekrar ve yeniden Taehyung'dan birkaç cevapsız arama ve mesaj vardı.

tae'<3 kişisinden 6 cevapsız arama.

tae'<3: kesin derstesin.
çıkışta beni ara.
merak ediyorum.
ayrıca biri senle konuşursa konuşma.
çoluk çocukla muhattap olmaya gerek yok.
seni seviyorum.

Aslında bakılırsa tekrar benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyordu ama bazen de tıpkı çocukmuşum gibi davranıyordu ve bu beni biraz utandırıyordu.

Okuldaki herkes çıkmış görünüyordu, anlaşılan ben oldukça uyuşuk davranıyordum. Adımlarımı biraz daha hızlandırıp binadan çıktım ve nerdeyse öğrenci kalmamış olan bahçenin dışına doğru adımladım. Tam da bu sırada biri dikkatimi çekti.

Siyah arabasına yaslanmış, güneşe doğru durmamasına rağmen gözünden gözlüklerini indirmemişti. Sarı saçlarına muhtemelen fön çektirmişti, çünkü düzleştirici ile yapmış olsa bu kadar düz olmazdı eminim ki.

Bahçe kapına doğru biraz daha yaklaştım ve gördüğüm kişiyle ağzım açık şekilde gülümseyerek donakaldım.

Mino ne zaman dönmüştü?

Ben tam ona doğru koşmaya başlamışken, beni fark edip kollarını iki yana açtı ve gülümsedi. Hızlı bir şekilde kollarına atlayıp, kollarımı boynuna doladığımda aniden çığlık atmaya başladım.

"Tanrı aşkına! Sen ne zaman döndün?!" diye bir kez daha bağırdığımda etraftaki birkaç kişi dönüp bize bakmıştı bile ama pek umursamamıştım.

"Bu sabah bebeğim. Sürpriz yapmak istedim sadece." dedi kollarını bedenimden ayırıp.

"Bu saatte çıkacağımı nereden biliyordun?" dediğimde göz kırptı. "Kuşlar söyledi."

because of you | taennie ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora