Bölüm 9: Kafa Patlatmak

En başından başla
                                    

Yalnızca o değil, bütün dünya da bunu duymuş ve görmüştü.

Yolda giderken kuru peçeteyi almış ve hemencecik Yibo'nun bulaşıkları çalkalayıp yıkadığı onunsa kuruladığı bir rutin tutturmuşlardı.

İlk başta, omuzları dokunuyordu ve Xiao Zhan geri çekilmeyi düşünüyordu ama Yibo'nun etrafında zaten bir gece için yeterince sorgulanabilir davranışlar sergilemişti. Biraz daha yaparsa Yibo'nun varlığının vücuduna çok geldiğini apaçık belli edeceğine oldukça emindi.

O yüzden ara sıra omuzlarının sürtünmesine müsaade etti ve çocuğun tatlı ve buharımsı bir şeyden oluşan kokusunun tadını çıkardı.

"Rahatsız oldun mu?" Yibo konuşmaya başlamıştı o yüzden Xiao Zhan ona bakmak için döndü.

"Neyden?"

"Fotoğraftan."

Xiao Zhan güldü. "Niye olacakmışım? Senin fotoğrafın, benim değil."

"Bir sürü söylenti yayılmasına sebep olacak ama."

"Bırak söylenip dursunlar," demişti, hafiften mahzun hissetse de Xiao Zhan. "Tüm yapabilecekleri bu zaten değil mi? Yarın sabaha kadar seni en az üç kadınla falan yakıştırırlar."

Hafifçe, tekrar gülmüştü, ama Yibo'nun eğlenmediğini görebiliyordu.

Yibo'nun bu tarafından nefret ediyordu. Genelde kendini ifade eden ve lafını sakınmayan tarafıyla çelişen bu derin ve içe dönük tarafından.

Çocuk bir bedende tamamen değişik iki insan gibiydi ve bu zıtlık bir zamanlar Xiao Zhan'ı cezbetmişti ama şimdi kafasını karıştırıyordu çünkü şu an Yibo'nun hangi tarafıyla ilişki kurduğunu çözemiyordu.

Ortamı biraz yumuşatmaya karar vermişti, ve dans şovu hakkında konuşmanın ikisi için de mükemmel bir kaçış olacağını düşündü.

"Ne düşünüyordun acaba," diye sordu. "Kaptanların atışmasında ayakkabını çıkarıp öyle yaptığında?"

Bir gülümseme Yibo'nun yüzünde belirmiş ve Xiao Zhan'ın gözleri parlamıştı.

"Görmedin mi?" demişti Yibo. "Ayakkabım ayağımdan çıktı o yüzden ya raundu tek ayakkabıyla bitirecektim ya da ayakkabıyı şova çevirecektim."

"Ama sonra koklamaya diye ayakkabıyı burnuna götürdün sonra da yere bayıldın. O neydi öyle? Gerçekten kötü mü kokuyordu?"

"Tabii ki hayır," Yibo şimdi kıkırdıyordu, ona dönmüş ve tezgaha yan yaslanmıştı.

"Yorulmuştum," dedi. "Harbiden uzanmam gerekiyordu."

Xiao Zhan ona inanamıyordu. "E sen de öylece sahnenin ortasında uzanmak için yere yattın ve bütün milleti performansının parçası diye kekledin öyle mi?"

"Yaptım yapmadım mı?" demiş ve Xiao Zhan yalnızca kafasını iki yana sallamıştı. Bu çocuk saf, katıksız keyiften oluşuyordu.

"Ayrıca mutluydun da," dedi. "Gerçekten mutluydun. Görebiliyordum."

Yibo tekrar sessizleşmişti, o yüzden yüzündeki ifadenin değiştiğini görebilmek için Xiao Zhan'ın kafasını kaldırması gerekmişti.

Yüz ifadesi artık yumuşak değildi, tamamen endişeyle dolmuş, ve biraz da üzgündü?

İncinmiş gibi gözüküyordu ve Xiao Zhan hiçbir şekilde onu böyle görmek istemiyordu.

"Sen mutlu musun, Zhan-ge?"

Sorudan dolayı şaşmıştı, ama soruyu işleri ikisi için de garipleştirmeden geçiştirmeyeceğini biliyordu.

"Nasıl olabilirim ki?" diye cevap verdi. "Bu yıl tam bir kabustu. Bir gece uyumaya gidiyorsun ve ertesi sabah bütün ülkenin senin bir suçunun olmadığı bir olay yüzünden seni boykot ettiği bir sabaha uyanıyorsun. Nasıl mutlu olabilirim?"

The Winter Wind | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin