4. SARSINTI

597 54 24
                                    

Selamlar!

Nasılız bakalım?

Sarsıntı: Sarsılma, titreme.

**
Çağatay Celepoğlu: Siz kimsiniz?

Güzeşte: Seni seven onlarcasından biri.

Telefonu cebime koydum, kol çantamı ve çiçek buketini alarak evden ayrıldım. Kapıyı iki kere kilitleyip merdivenlerden inip apartmandan çıktım. Geç kalırsam onu göremezdim, geç kalırsam olmazdı. İki gün onu görmemiştim. Sanki bağımlıydım ona, görmediğim tek gün bile sarsılmama yetiyordu.

O senin son limanın.

İçimden sürekli konuşan ses bunu söylüyor. O benim tek ve son limanım. Havalar soğumuştu, burnumu çekerek montuma sıkıca sarıldım. Çağatay Celepoğlu, ismi dudaklarımın arasından ahenkle dökülen tek isim. Kalbimin ritmini değiştiren tek isim.

Kabristana girdiğimde içime sıkıntı çöktü, hızla ezbere bildiğim yolu arşınladım.

Mahir Kayalar.
Selin Kayalar.

Ailem; annem ile babam. Burnumun direğinin sızladığını hissediyordum. "Ailenin olmamasının en kötü yanı; bir daha kimsenin seni gerçekten sevemeyeceğini bilmektir."

"Ben sadece sizi istiyordum, diğer hiçbir şey benim umrumda değildi ki." dedim gözümden akan yaşla. On beş yaşında ailemi trafik kazasından kaybetmiştim. Sonrasında ananemle kalmaya başlamıştım. Lise bittikten sonra okumak için İstanbul'a gelmiştim. Ben İstanbul'a geldikten bir yıl sonra ananemi kaybetmiştim. Mimarlık okurken aynı zamanda piyano çalmaya devam ediyordum. Geçen sene mezun olmuştum. Şimdi ise bir mimarlık ofisinde çalışıyordum.

"Sizi çok özlüyorum." dedim gözümden akan yaşla. "Ve biliyorum, bu hiç dinmeyecek." Hıçkırarak ağlamaya başladım. Mermere sarılmak onlara sarılmak gibi olmuyordu.

"Yaşarken hiç ölümü düşünmemiştim." diye inledim hıçkırıklarımın arasından. "Sizi çok seviyorum, sizi üzmek istemiyorum. Beni böyle görmeyin." dediğim gibi çiçeği bırakıp hızla arkamı döndüm ve kabristanın çıkışına ilerledim. Çıktığım gibi parmaklıkların önüne çöktüm. Gücüm çekilmişti, sarsıla sarıla ağlıyordum.

Tam o esnada gözümün önünde sallanan beyaz kağıt mendille kan çanağı olan gözlerimi karşımdaki kişiye çevirdim.

"Göz yaşlarınıza yazık olmuyor mu?" dedik yan bir gülüşle. Başını hafifçe eğerek bana bakıyordu. Siyah bir takım elbisesi giymişti. Saçları taranmıştı. Esmer bir adamdı lakin bembeyaz teni vardı. Kahverengi gözleri ne uzak ne yakındı.

Çağatay Celepoğlu karşımdaydı.
**
BÖLÜM SONU

GÜZEŞTE || YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin