11 MAYIS 2017|ÖZEL BÖLÜM

En başından başla
                                    

"Kaaan akar kanadımdan, düşer yere yere kalanıııııı..." o ifadesi değişsin diye devam etsem de hayır olmadı. Daha da kötüye gitti hatta.

Sesim güzel değil miydi, niye midesi bulanıyormuş gibi davranıyordu? Kusacak mıydı? Üzerime mi? Benim de midem bulanıyordu. İkimiz birden mi kusacaktık? Kim temizleyecekti peki? Ya o kadar çok kusarsak da, göl olursa?

"Tekin," diye bir sesleniş geldi yan tarafımızdan. "Öpecek gibi bakıyor uzaklaş."

Ben ne dediğini anlamaya çalışmak yerine öylece bakmaya sürdürdüm. Tek odağım gökkuşağından hallice gözlerdeki renk geçişini kaçırmamaktı. Ama o gözler tıpkı beni tutan kollar gibi aniden uzaklaştı ve elim ayağım boşluğa düşünce bu kez gerçekten yerle bir olacak gibi oldum.

Lakin kahramanlarım çoktu bu gece. Hemencecik yine tutuldum ve kulağımın dibinde Defne'nin çok ama çok tiz sesini duydum. Sanki beynimin duvarlarına tırnak geçiriyorlardı öyle rahatsız ediciydi bu ses.

"Manyak mısın ya?! Niye fırlatıyorsun kızı?!"

Beni boşluğa atan kollara kırgın kırgın bakarken, Defne'ye sarıp sarmaladım kollarımı. Tekin artık renk değiştirmeyen gözlerle bana bakarken hıçkırdım bir kez. Şarkı söylemek istiyordum. Şarkı, belki Sezen Aksu.

"Kimin öyküsü buuuuu?" diye tekrar ettim başımı omzuna koyarken. Bu Efsun'un öyküsü, diye geçirdiğimde içimden kıkırtım kulaklarıma gelince fark ettim güldüğümü.

Evet, bu Efsun'un öyküsüydü.

"Ya sen ne ara bu kadar sıçtın sıvadın Efsun?" derken beni baştan aşağı süzdü Tekin, o kadar büyük bir hışım vardı ki sesinde konuşmaya korktum. Tekrar hıçkırdım. Pınar komik bir şey söylemiş gibi güldü, başımı gökyüzüne kaldırdım. İstanbul çok farklı bir yerdi, İzmir gibi değildi. Mesela çok araba vardı. Böyle çok, çok araba vardı. Bir de şey... Yine hıçkırdım.
 
Ufolar vardı, uçuyorlardı. İzmir'de yoktu. Niye yoktu? Onları kim uçuruyordu? Ehliyetim vardı, ben de kullanabilir miydim?

O isyankâr ses bir daha konuştu. "Hayır ben anlamıyorum, aynı masada oturduk hepimiz. Bu kız ne ara bu kadar kafayı buldu? Beleş buldu diye mi ac-"

"Tekin hesabı Efsun ödedi."

"Kimin ufosu buuuuu?" diye sordum gökyüzüne doğru. Ya biri kafamıza düşerse? Ehliyetini uzay kasabından almış olanlar elbet vardı, değil mi?
Ufolar uçuyorlardı, ehliyeti nereden alınıyordu? Pınar'a baktım komik bir şey izler gibi bana bakıyordu. "Senin ufo ehliyetin var mı?"
Başta ne dediğimi anlamadı ama sonra benim gibi gökyüzüne baktı. Ardından bir kahkaha patlattı ve eliyle ağzını örttü. Onun var mıydı? Ben kullanabilir miydim? Ama hayır... Başını iki yana salladı. "Hayır, senin var mı?"

Dudaklarım aşağı doğru büzüldü başımı iki yana salladım. Sonra kafamı Tekin'e çevirdim. Bana hala kusacak gibi bakıyordu, çok çok çok garip. Evet garip.
"Senin var mı?" diye bu kez ona sordum. Kötü bir şey sormuşum gibi ofladı pofladı, göz devirdi diğer arkadaşlarıma baktı.

"Gizem şu an benim sizinle bu saatte dışarıda olduğumu, Efsun'un dakika başı hepimizi sırayla öpmek istediğini bilse var ya beni lime lime doğrar. Ya ben niye sevgilime yalan söyleyip çıktım sizinle? Kesin öğrenecek oğlum kesin bak!" diye çıkıştı. Birazdan Halil Sezai gibi isyaaaaan diye bağıracak mıydı? Bağırsaydı, lütfen. Hemen eşlik ederdim.

Neredeyse ağlayacaktı bunları söylerken. Başımı daha çok yerleştirdim Defne'nin omzuna.
"Kimin öyküsü buuuu?"

Defne şefkatle yanağımı okşarken Pınar'ın "Of Tekin." diye yükselmesiyle yerimden sıçradım birazcık. "Ay ne sıkıcısın ya. Gelmeseydin? Kıza yalan söyleyen sen, bizimle gelen sen, şikayet eden sen. Ne var yani öpmek istiyorsa kız, sarhoş olmuş. Of hanımcılığın da bu kadarı fazla. İmdat diye bağıracağım artık. Tamam işte caddeye çıkınca taksiye binip gideceğiz, sus artık."

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin