"Bizimkiler çok ağlıyor mu?" Fred yarım bir gülümsemeyle sormuştu.

"Fred ben çok özür dilerim, böyle olmasını.. Böyle olmasını istemezdim.." Fred, ona yaklaştı. Elini omzuna koydu. Harry bir dokunuş hissedemese de bir varlık hissediyordu.

"Bunların hiçbiri senin suçun değil Harry. Büyü dünyasını kurtardın sen." Harry, o ana kadar içinde tuttuğu göz yaşlarının akmasına izin verdi. Dizleri üzerine çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

"Harry."

"Harry."

"Harry." Tanıdık sesler yükseliyordu odadan. Annesinin, babasının, Sirius'un, Remus'un, Mad Eye'ın, Tonks'un herkesin.

"Özür dilerim." Harry neredeyse saydam olan figürlere baktı. "Özür dilerim."

Annesi ve babası önüne çöktüler.

"Harry." Babası seslenmişti. Kızaran gözleriyle ona baktı.

"Başardın oğlum." Harry onun, kendinden çok farklı ela gözlerine baktı. "Başardın." Bu sefer annesiydi konuşan, ona döndü.

"Herkes öldü. İnsanlar acı çekiyor, ben.. Ben böyle başarı istemiyordum."

"Senin suçun değil Harry." Lavender'ın sesiydi bu. Okul kıyafetlerinin içindeydi, yüzü tüm gençliğiyle parlıyordu.

"Hepimiz bu savaşın bir parçasıydık, biz bilerek yaptık bunu." Arkasındaki sayısız öğrenciyi işaret etti. "Ve kazandık, güvenli bir büyü dünyası bıraktık." Lavender ona yaklaştı.

"Tek bir ricam var senden, anneme fazla üzülmemesini söyler misin?" Harry yerde yatan siyah taşa baktı. "Hayır." Lavender şaşırarak geri çekilirken Harry ayaklandı.

"Her birinizi görüştüreceğim. Söz veriyorum." Taşı aldı, figürler toz olup kaybolurken odadan çıktı. Az önce bıraktığı yerlerinde yaslarına devam eden Weasley ailesinin yanına koştu.

"Hermoine." Genç arkadaşı ona dönünce gelmesi için işaret etti. Hermoine bu endişeli sesten korkmuştu, yanına gitti.

"Ne oldu?" Harry elini açıp taşı gösterdi. Hermoine'nin gözleri büyürken taşı gösterdi. "Diriltme taşı.." Harry'e baktı.

"Nereden buldun?"

"Snitch'in içinden çıktı." Hermoine farkındalıkla şaşırdı. "Dumbledore.." Harry başıyla onayladı.

"Sen onları İhtiyaç Odasına getir. Gerisini ben halledeceğim."

"Nasıl getireyim Harry?"

"Bulursun sen." Harry yeniden salondan ayrıldı. İhtiyaç odasına geri dönüp kapıların açılmasını bekledi.

Bu sefer daha büyük bir oda belirmişti, giriş tarafına yan yana dokuz, onların karşısında bir tane olmak üzere on tane sandalye vardı.

Birkaç dakika sonra Hermoine gelmişti. Ron'a Harry'nin neden onları çağırdığını söylemiş ve beraber tüm aileyi getirmişlerdi. Ron Harry'nin yanına gitti.

"Çalıştığına emin miyiz?" Harry başıyla onayladı.

Molly ve Arthur ortada, kalan çocukları da yanlarına dizilecek şekilde oturdular.

"Neden oturuyoruz ki?" Bill sorgulamıştı, Harry taşı üç kere çevirince cevabını aldı.

Diğer sandalyede oturuyor olarak beliren Fred, gülümseyerek ailesine baktı.

"Anne." Molly, saatler önce son kez duyduğu sesi yeniden duyunca hayal kurduğunu sanmıştı. Sese döndü, oğluydu. Canlı durmuyordu, şeffaftı, arkası görünüyordu.

"Fred?" Fred gülümsedi. "Evet anne." Molly yerinden fırladı, sandalyede oturan oğlunu kucaklamaya çalışsa da kolları kendini sarınca yeniden ağlamaya başladı.

"Anne." Kimse yerinden kıpırdayamıyordu, Fred ısrarla annesine seslendi. "Anne."

Molly, birkaç saat içinde on yaş daha yaşlanan yüzüyle oğluna döndü. "Fred."

"Sonunda ayırt edebildin ha?" George gülmekle ağlamak arasında karmaşık bir ses çıkartınca Fred ona döndü, gülümsedi.

Harry, taşı Ron'a emanet edip aileyi yalnız bırakmak adına çıktı. Odanın önündeki koridorda bir sağa bir sola yürürken ne kadar vakit geçtiğini fark etmemişti. Ta ki Weasley'ler dışarı çıkana kadar.

Kapıdan ilk çıkan Hermoine olmuştu. Göz yaşlarını eliyle silmiş ve Harry'nin yanına geçmişti. Ron onun peşinden çıkmış ve taşı Harry'e geri vermişti.

Bir şey diyememiş, teşekkür dahi edememişti. Az kalırdı çünkü, Harry'e karşı duyduğu minnettarlığı iki kelime karşılayamazdı.

Harry hafifçe gülümsedi. Ron'un onun için yaptığı onca şeyden sonra, bu yanında bir şey kalmıyordu.

Ailenin diğer üyeleri de yavaş yavaş ayrılmıştı. Molly çıktıktan sonra gözleri hemen Harry'i bulmuş ve hızla yürüyerek ona sarılmıştı.

"Teşekkürler Harry." Harry, annesi gibi sevdiği kadına sarıldı.

Onların peşinden, birkaç dakika sonra George çıkmıştı. İçeri girmeden önceki donuk ifadesi yoktu, ağlıyordu hala ama en azından veda edebilmenin getirdiği bir tatmin duygusu vardı.

Harry, dakikalar önce aldıkları nefesi fark etmeyecek kadar yas içinde olan bu ailenin vedadan sonraki değişimlerini görünce aklına gelen fikrin ne kadar doğru olduğunu görmüş oldu.

"Ron, Hermoine."  Arkadaşlarına döndü. "Herkesi toplayın."

Harry, Ron ve Hermoine günlerce uğraştılar. Ölen herkesi arkadaşlarıyla ve aileleriyle vedalaştırmak için her şeyi yaptılar. Önce Fred'den başlamışlardı, kalan tüm Gryffindorlar ile vedalaşan Weasley ikizi  hayaletimsi hali ile bile herkesi güldürmeyi başarmıştı.

Sonra okuldaki öğrencilere geçtiler. Ölenlerin isimlerini tek tek yazdılar, onlarla görüşmek isteyenleri tek tek buldular. Muggle doğum çocukların evlerine kadar gidip ailelerine durumu açıkladılar. Onlar bile durumun garipliğine şaşırmaktansa çocuklarını görmeye sevinmişlerdi.

Harry, ölen herkesin en uzağından en yakınına herkesle vedalaştığından emin olana dek bırakmamıştı işin peşini.

Listede tamamlanmayan yalnızca iki isim kalmıştı. Fakat şimdilik, küçük taşı tahta bir kutuya koyup kaldırmıştı.

Savaştan yaklaşık on yedi yıl sonra, vaftiz oğlunun on sekizinci doğum gününde, yıllardır dokunmadığı kutuyu tozlu rafından indirdi.

"Teddy, benimle gelir misin?" Teddy, Harry'nin ona bir hediye vereceğini düşünerek takip etti onu. Harry'nin ofisine geçtiklerinde, tahta bir kutu uzatılınca hayalleri birazcık suya düşmüştü.

"Kutu mu?"

"İçini aç." Teddy denileni yaptı. Siyah bir taş vardı.

"Taş mı? Kutu daha iyiydi sanki." Harry gülerek taşı aldı, listesinde kalan iki ismi düşünerek taşı üç kere çevirdi.

"Teddy!" Teddy, bir kadının ona seslenmesiyle arkasını döndü.

Sesini bilmese de bu kadını tanıyordu. Fotoğraflardan, herkesin anlattıklarından tanıyordu. "Anne?" Yanındaki adama baktı, gülümseyerek ona bakıyordu.

"Baba?"

"Doğum günün kutlu olsun Teddy!" Annesi ve babası, aynı anda neşeyle konuşmuşlardı. Teddy önce güldü, sonra ağlamaya başladı. Tonks ve Remus, en son kundakta gördükleri kocaman oğullarına yaklaşırken Harry odadan çıktı.

Kapının yanındaki kitaplıktan kağıtları eskiyen listesini çıkarttı. Alttaki son iki ismi de karaladı.

Harry Potter OneShotWhere stories live. Discover now