11.Bölüm: YOLUN SONU

En başından başla
                                    

Hayal kırıklığıyla burkulan kalbimin sızladığını hissettiğimde bambaşka şeyler düşünerek kendimi oyalamaya çalışsam da pek başarılı olamamıştım. Daha dün, onlara çok alıştığımı ve onlarla birlikte olmak istediğime karar verirken bugünün muhtemelen son günüm olduğuna inanamıyordum.

Bir yanım acabalarla uğraşmak yerine zihnimi meşgul eden bu konuyu doğrudan Saruhan'a sorup içimi rahatlatmam gerektiğini söylerken diğer yanım bunun gurur kırıcı olduğunu ve asla böyle bir şey yapmamam gerektiğini söylüyordu.

"Bir şey sorabilir miyim?" Sessizliği bozmamdan hoşlanmamış gibi bir dakikaya yakın bir süre boyunca ne başını kaldırıp bana baktı ne de herhangi bir şey söyledi. Benim ardımdan sağladığı sessizliğin ortasında gözleri kapalı bir şekilde kendini dinlemeye devam ederken öfkeyle kaşlarımı çattım.

İntikamımı almak ister gibi saniyeler içinde çalmaya başlayan telefonun sesiyle oflayarak başını kaldırdığında ohlayarak elimi göğsüme sürüp çocuklar gibi karşımdakini sinirlendirmek istemiştim.

Sıkıntılı bir şekilde iç çekerek telefonu onayladıktan sonra kulağına götürüp karşı tarafın konuşmasını bekledi.

"Tamam, iniyoruz şimdi. Bekleyin."

Tek cümle kurduktan sonra telefonu kapatıp oturduğu yerden kalktı ve tam karşımda durdu. Onun gibi ayağa kalkana kadar yüzüme bakmaya devam etse de bir süre daha çattığım kaşlarımın altından öfkeli bakışlarla Saruhan'a bakmaktan kendimi alamadım.

"Kalk, gidiyoruz." Başını hafifçe yana yatırarak salonun çıkışını işaret ettiğinde göz devirerek çantamın kulplarından tutup ayağa kalktım. Bir şey sormama gerek kalmamıştı çünkü emindim artık. Sinan'la işi biter bitmez benden de kurtulacaktı. Aramıza geceden sabaha koyduğu bu mesafenin sebebi de buydu. Kendimi onların hayatına, yanına ait hissetmemi istemiyordu besbelli.

"Mutlu musun?" diyerek çantamı sırtlandıktan sonra "Yakında benden kurtulacaksın!" dedim ve karşılık vermesini beklemeden salondan ayrıldım. Uyandığımızdan beri ılımlı yaklaşmaya çalışıyordum sabırla fakat gittikçe soğuyan tavrı karşısında sinirlenmemek elimde değildi.

"Hem de nasıl!" diye inatlaştı benimle peşimden gelirken. "Senin kadar olmasa da..."

Benim de paramı kurtardıktan sonra ondan kurtulmak istediğimi mi sanıyordu gerçekten?

Tabi ki öyle sanıyordu çünkü kendi ağzımla söylemiştim kurtulmak istediğimi, başka ne düşünebilirdi ki?

"Umarım bir an önce paramı kurtarabilirim ve yoluma giderim," dediğim geldi aklıma. O an kalbimin üzerine bir yük oturdu ve bu yükten nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım çünkü ya tükürdüğümü geri yalayacak ya da söylediklerimin arkasında durmaya devam edecektim. Saruhan böyle soğuk davranırken; kalmak istediğimi söylersem gururumu ayaklar altına almış gibi hissederdim. Yapamazdım bunu...

"Aman ne güzel!" diye söylenmeye devam ederek ayakkabılarımı bağlamak üzere yere eğildim. "Kına da yakarsın!"

"Neden olmasın." Karşılık vermekte gecikmedi.

Kalbimi kırdığından haberi var mıydı acaba? Ya da olsa böyle konuşmaya devam eder miydi? Bilerek kalbimi kırıyordu belki de... Onlardan ayrılmak isteyeyim diye kendinden soğutmaya çalışıyor olabilirdi.

Tam bunu düşündüğüm sırada Saruhan'ın her zaman böyle bir insan olduğu ve ilk günden beri şimdikinin aksi bir tavırla yaklaşmadığı aklıma gelince iyice allak bullak oldum. Burak'tan kurtardıktan sonra ve dün gece kâbus gördükten sonra tanıdığım Saruhan'la hayat boyu yan yana kalabilirdim. Şimdi karşımda durmuş huysuz bir tavırla yerde ayağıyla ritim tutan Saruhan'a ise birkaç saniye bile tahammül edebileceğimi sanmıyordum.

EĞER PEŞİNDEN GELİRSEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin