Bölüm 3

25 3 0
                                    

Birkaç gündür Bay Stark ile bir iletişim kurmuyordum. Candace ile -evet onu nihayet buldum. kendisi bi tür aşk acısı çekiyor uzatmayacagim- uzun bir tatile ihtiyacımız varmış gibi hissediyorduk. Bay Stark ile tanışma ve konuşma faslını anlattığımda cok şaşırdı. Durmadan Tony Stark'ı ovuyordu ama onunla ayni düşünmüyordum neticede bir silah üreticisi ve silahlar hiçbir zaman masum aletler olmadılar. Savaşı desteklemiyordu fakat yinede savaşa zemin hazırlayıp duruyordu. Ama samimi ve zeki biri olduğunu söylememek ayıp olurdu. Üstelik değişik bir aurası vardı. Yakışıklıydı da.
"Hadi üzerini değiş de biraz sahile inelim. kaç gündür bu evdesin?!"
Candace'ın odama dalıp yüksek sesle söylenmesi uzerine yattığım yerden doğruldum. "Bir şey yapmak istemiyorum ki. Hava çok bunaltıcı değil mi?" Candace perdeleri acarak odayı güneş ışıkları ile doldururken elimle gozlerime golgelik yapiyordum.
"Sen iyice delirdin. Hava mis gibi ve herkes dışarda. Hadi çabuk giyin. Birşeyler içelim"
O odadan çıkarken aynanın karşısına geçtim. Icten içe tekrar Stark'i görmek istiyordum. Bi bahane uydurmak ve-
Ne diyorum ki ben konuşmadan geçirdiğimiz birkaç gün içinde ismimi bile unutmuştur. Birkaz daha arkadaşımı sinirlendirmemek için hizlica bir siyah şort ve kısa ama bol beyaz tişörtümü de üzerime geçirip birkaç fis parfüm de sıktım. Saçlarımı açıp salona geçtim.
"Ben hazırım. Çıkalım mı?"
Candace bastan aşağı beni suzdugunde beğendiğini isaret eden bir göz hareketi yaptı. "Çantamı alıp geliyorum"
Nihayet evden çıktığımızda gerçekten temiz havanın ve güneş ışığının iyi geldiğini hissettim. Ellerimi iki yana açıp
golgeme bakarken "Gerçekten tam bi aptalım. Bu işin güneşten çıktıktan sonra 149 milyon 600.000km boyunca hiçbir engele carpmadan seyehat ediyor ve tam yeryüzüne temas edecekken benim gibi biri onu engelliyor" Candace deliymisim gibi bakarken "Acilen bir terapist ve bir erkek arkadaşa ihtiyacın var" diye söylendi. "Erkek arkadaş neden?"
"şeyy iyi vakit geci-" omzuna geçirdiğim hafif yumrukla cümlesini bölerek güldü.

Sahile varmadan Tony Stark ile ilk karsilastigimiz kafeden birseyler almak için durduk. Ne yazik ki ondan eser yoktu ama denemeye değerdi. Sipariş için kasaya vardığımda bir kasiyer koşarak yanıma geldi ve "Sen osun oyle değil mi? Paketi sana vermem gerekiyor. Ismin Denise öyle değil mi?" dedi hızlı hızlı. "Evet ismim Denise ama neyi vermen gerekiyor?" son sorumu kendi kendime dedim çünkü ismimi duyar duymaz kasanın arkasına fırladı. Döndüğünde elinde siyah orta boyda bir kutu ile döndü. "Kutuyu sana vermeden önce şunları söyleyeyim; Dört gün once Bay Stark tarafından bu kutuyu sana ulaştırmam için tembihlendim. Laf aramızda cok ukala bi adam ama-" oksurdu ve "herneyse konumuza dönelim, adresini bilmediği için ve okuluna göndermenin tuhaf ve romantik kacacagindan belki buraya ugrarsin diye bırakmış eheheh bana bıraktı yani ve bunları söyledi" diye devam etti. Ben biraz afallamis olarak başımı Candace'a cevirdigimde kutunun icinde ne olduğunu o da en az benim kadar merak ediyor gibiydi. "Işte kutun. Ve kesinlikle içinde ne olduğunu bilmiyorum" ellerini suçlu gibi havaya kaldirirken ona teşekkür ettim ve kutuyu açtım.

Candace ile buzlu icecekleri yudumlarlarken konuşuyorduk; "Gerçekten inanmıyorum! Bunlar 80'li yılların en çok dinlenen grubu ve senim en sevdiğim yazarın bir kitabı" Candace duraksadı ve aklına yeni gelmiş gibi " iyi ama ne ara ona bunlardan bahsettin ki?" dedi. "Ona ben bahsetmedim. Sadece ilk yazilarimda bu grubun hakkında da ne kadar sevdigimden bahsetmis olabilirim." Tekrar bardagi dudaklarima götürürken sordu "Eee onu teşekkür için arayacak misin?"
"Bilmiyorum Candace, bu cok fazla yani tum bu kutudaki şeyler çok eski bulması cok zor seyler. Anliyor musun? bunları nasıl kabul edeceğimi bilmiyorum ve neden olduğunu da öyle" "Şşhh! az konuş be! Ince bir hareket karşında bunu geri çevirmek okuzluk olur bebeğim. O yüzden ara ve ne kadar hoşuna gittiğini soyle. Ya da daha iyi bir fikrim var!"
Basta neymis o der gibi bakarken bir anda aklindan gecenleri tahmin ederek ellerimi teslim olmuş gibi kaldırdım "Saç-ma-la-ma!!! boyle bir sey asla olmaz!"
O kahkaha atarken ben başımı salliyordum. "Asla sirketine gitmem. Hem cok sacma olur bu. Sürekli sirketinde olduğunu düşünmüyorum."

Bana hak verir gibi başını yana eğdi ve "Peki madem ara onu veya bir mesaj. yok yok en iyisi ara sen hadi!"
Tony Stark'in verdiği karttaki numarayı çoktan rehberime eklemiştim ve numarayı bulup heyecanlı da olsam kaydırdım. Çalıyordu.
Telefon bir kadın tarafından açıldığında hayal kırıklığına uğradım. "Merhaba kiminle görüşüyorum" sesim titrek çıkmıştı. "Merhaba ben Bayan Potts. Peki sizin isminizi ogrenebilir miyim?"
"Tabi ki ben Denise. Aslında Bay Stark'a teşekkür et-"
"Ahh! Sen o sun. Bunu neden en başında söylemedin?" güldü ve "Tony burada hemen seni ona bağlıyorum" diye devam etti. Neden bilmiyorum ama kadının sesinden iyi biri olduğu izlenimine kapıldım. Ve heyecanla beklediğim kisa bir süre sonunda nihayet duymak istediğim sesi duydum.
"Hey! Kutu sana ulaşmış olmalı. Nasıl gidiyor?"



Bölüm sonu... Bölümler uzun mu yoksa kısa mı oluyor hiçbir fikrim yok. Bu bölümlerde -sizde anlamışsınızdır Tony Stark hâlâ Ironman kimliğinden bahsetmedi tüm dünyaya. O yüzden şimdilik zirhlardan ve jarvis ten bahsetmiyorum. Iyi okumalar 😌

Ben IRONMAN'im Where stories live. Discover now