otuz bir

11.5K 1K 1K
                                    

"Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de solgunlukları. Çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de mutsuzken de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır ölür, yeniden doğar."

Casus, Paulo Coelho

Casus, Paulo Coelho

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çarşamba 22.36

Küçük adımlarla salonun içerisine yürürken gözlerim etraftaydı. Aktan yine tekli koltukta oturuyordu. Hep yaptığım gibi yere oturarak dirseklerimi sehpaya yasladım. Sırtımı arkamdaki koltuğa yaslarken Aktan'ın bakışlarının üzerimde olduğunu anlamak zor değildi. Önümdeki çaya ve poğaçaya bakarak gülümsedim. Sırf üşendiğim için evde bir şey yememiştim. Son zamanlarda canım yemek yemek istemiyordu. İçim almıyordu sanki.

Önümdeki poğaçadan küçük bir ısırık alırken çaya uzandım. Tadını sevmiştim, tazeydi. Bakışlarım Aktan'a dönerken ağzımdaki lokmayı çiğniyordum. "Bir sonrakinde peynirli alır mısın?" Diye sordum sessizce. Peynirli poğaçayı daha çok severdim. İstemezse almayabilirdi, ben kendime alırdım. Aslında buna da üşeniyordum. Babam alırsa yerdim.

"Alırım." Diyerek net bir sesle konuştuğunda gülümsedim. "Sen neden içmiyorsun?" Önümdeki çaya bakarak konuşuyordum. Masanın üzerinde birkaç kağıt parçası vardı ve üzerinde yazılanları anlamıyordum. "Daha fazla istemiyor canım."

"Ben bütün çayı bitiririm...Hiç ziyan olmaz. Merak etme." Çayımdan bir yudum alırken aslında bunu kendime bahane yaptığımın farkındaydım. Belki...Belki çayın bitmesi saatler sürerdi?

"Uyandığımda yoktun." Diye mırıldandım bakışlarımı ona çevirmeden. Sadece önüme bakıyordum. Uydurduğum yalana inanmadığını biliyordum. Yine de işleri yokuşa sürmek hoşuma gidiyordu. Evleri karıştırdığım falan yoktu. Buraya gelmek istemiş ve gelmiştim. Bu apaçık inkar edilemez bir gerçekti. O da biliyordu bunu.

"Çok erken çıkıyorum evden." Biliyordum bunu. Yine de garipti işte. Uyandığımda yapayalnızdım yatakta. Hep böyle oluyordu zaten. Gözlerimi açtığım her an bir soğukluk karşılıyordu bedenimi. Kıyafetlerimi etrafta bulamadığım için onun kıyafetleriyle çıkmıştım evden. Getirmeye gerek duymamıştım. Bende kalabilirdi. Bunda bir sakınca görmüyordum.

"Biraz daha uyu istedim." Konuşmasıyla ona döndü bu sefer bakışlarım. Öpücüğünün izi hala duruyor muydu parmaklarımda?

Onaylarcasına kafamı sallarken bakışlarımı tekrardan önümdeki sehpaya çevirdim. Çiçekler hala vazoda duruyordu. Hafiften boyunları bükülmeye başlamıştı. Daha canlı dursunlar istiyordum. Yaşamaları gerekiyordu. Elimdeki poğaçadan bir ısırık daha alırken çayıma uzandım. "Nereden aldın bunları?"

gecenin son ışıkları | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin