two

45 6 24
                                    

smut burada başlıyor

Hyejin'in Ağzından

Konser stadyumun tuvaletine girdiğim gibi duvara yapıştırmıştım bileğinden süreklediğim bedeni. Bir elimi omzuna yaslayıp bir elimi de beline sardım ve öpmeden ters düz çevirip göğüsünü duvara yasladım.

Ellerimle altındaki pantolonu, üzerindeki ceketi ve zinciri çıkartmaya çalışırken bir yandan da saçlarını kenara itmiş boynuna öpücükler bırakıyordum. Üzerini çıkardıktan sonra ellerimi göğsüne koyup, biraz göğüsleriyle oynamıştım ve ona arkadan yaslanmıştım. Altımdaki beden inlemeye başlamıştı bile.

Konser birazdan başlayacağını için işimi hızlandırıp elimi ağzının içine göndermiştim. Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiş olmalı ki parmaklarımı emmeden önce bir süre afallamıştı. Parmaklarımı yavaşça emerken sırtına öpücükler bırakıyordum.

Bir süre sonra ellerimi ağzından çıkardım ve deliğine yönelmeden önce, onu el yıkanan yere oturttum ve bacaklarını ayırdım. Arasına girdiğimde bir yandan göğüslerine yumulurken bir yandan bacaklarını ellerimle okşuyordum.

Bir süre göğüslerini okşayıp göğüs uçlarını emdim. Ellerimi teker teker deliğine gönderirken kollarını omzuma koymuş ve arkadan birleştirmişti.

Hızlıca içindeki parmaklarımla gelgit yaptıktan sonra elimi içinden çektim ve çıkan sıvını yalayıp tuvaletten çıktım. Arkamda bana şaşkın şaşkın bakan biri olduğunu biliyordum.

smut bitti devaam

Tanrısal Bakış Açısı

Tuvaletten çıktıktan sonra sahneye çıktı, Hyejin. Mikrofonunu ayarladıktan sonra elektro gitarının askısını geçirdi kafasından ve şarkılarına başladı. Hızlı şarkılardan sonra yavaş şarkılara gelmişti sıra. Hyejin hızla elektro gitarını çıkardı ve kan kırmızısı üzerinde küçük bir 'H' logosu olan klasik gitarını aldı.

Hyejin, bir yandan konsere gelen insanlara teşekkür ederken bir yandan da saneden iniyordu. Arkasında çalan grup, dansçıları ve yanındaki vokal şarkıcılar sahneden inerken mutluydular. Yine bir konseri, biletleri tükenmiş ve güzel bir şekilde terketmişlerdi. Bu Hyejin'in Amerika'daki son konseriydi ve artık özlediği memleketine, ailesine ve yakınlarına dönecekti. İner inmez konserlerden bir hafta önce özlediği ve her sokağını ezberlediği şehirde kaybolmayı istiyordu.

Gece uçuşları için uçağa yönelen Hyejin ve ekibi yine basın mensuplarının saçma sorularının yağmuru altında kalmışlardı. Bu durumdan çok sıkılmıştı. Sadece ünlü diye onun her fotoğrafının olay olmasından çok sıkılmıştı. Şimdiki konu ise geçen sefer uçağa binerken sütyen takmamasıymış. Bu hakkı ona kim veriyor bilmiyordu ama önünde sonunda dava edecekti onları, Heyjin. Ne kadar şarkı yazsa da, dava etse de, canlı yayınlarında bahsetse de insanlar sınır tanımıyordu resmen.

Kore'ye indiğinde dinç ve enerjikti. Hem hava aydınlıktı hem de uçakta birazcık dinlenmiş ve kendine gelmişti. Evine, kaç aydır görmediği yuvasına gidince bir banyo yapacak ve kendini uykunun güzel kollarına atacaktı.

Bavullarını almış ve ekibini evlerine yollamıştı. Bir hafta boyunca konserleri yoktu çünkü erken gelmişti. Normalde Amerika'da da kalabilirdi ama anne kuzusu olduğunu için eve dönmeyi tercih etmişti.

Koskocaman evinde tek başına yaşıyordu. Annesi ve babasına kaç defa birlikte yaşayabileceklerini söylemişti ama ailesi onun artık büyüdüğünü ve kendi başına yaşaması gerektiğini söylemişti. Hatta yemek yapmak için falan da olabilirdi bu.

Ellerini yukarıda birleştirmiş ve ayak uçlarıyla yukarı doğru kendini kaldırıp gerinmiş, banyoya girmişti. Güzel bir duş ve yüz, saç bakımından sonra pijamalarını giymiş ve Netflix'ini açmıştı. Kaç gündür bir yerelere gidip konser vermek ve prova yapıp uyumaktan başka bir şey yapmıyordu. Bu bir hafta içinde bir kitap okumayı bile düşünmüştü. Çünkü konserlerin telaşında bazen kişisel gelişimini aksatabiliyordu. Dişlerini de fırçaladıktan sonra akşam olduğunu, zamanın ne kadar çabuk geçtiğini, yolun ne kadar uzun sürdüğünü farkettiğinde kendini uykuya bırakmıştı.

Hyejin uykuya dalmıştı, ona iyi uykular. Bir yandan da Byulyi'ye bakalım.

Byulyi de neredeyse Hyejin gibi bir gün geçirmişti. Üniversitesine gitmiş, derlere girmişti. Kendine kahve alıp eve gelince üniversite notlarının üzerinden geçmişti ve Netflix'ten bir film izlemeye yönelmişti. Bir güzel bakım ve banyo yaptıktan sonra dişlerini fırçalamış ve uykuya dalmıştı.

Sabah olmuş güzel bir ilkbahar güneşi tomurcuklanmıştı. Byulyi yatağında doğrulmuş ve kollarını iki yana açıp esnemişti. Spor kıyafetlerini giyip koşuya çıkmış ve yarım saat sonra eve dönmüştü. Üzerini değiştirdikten sonra kendine kahvaltı hazırlamak yerine vakit kaybetmemek için mısır gevreği yemişti. Bu günün her saatinden ve dakikasından keyif almak istiyordu.

Han Nehri'nin yakınlarına giden Byulyi elindeki kahveyi çimene koymuş sonra da yanına çökmüştü. Bir süre bu güzel su parçasını izlemiş ve dalıp gitmişti. Çantasından kulaklıklarını çıkarmış ve şarkı dinlemeye başlamıştı.

Hyejin, Seul'ün en çok özlediği kısma yani Han Nehri'ne gitmişti ve köprünün üzerinden ayaklarının altındaki eşsiz tarihi suya bakarken bir kızın yanındaki çimenin üstünde oturduğunu, müzik dinlediğini görmüştü. Güzel yuvarlak gözleri, perçemlerini yana saçtığı uzun siyah düz saçları, şekilli burnu ve pembe dudaklarıyla, suratı gerçekten ilk görüşte hayran olunası güzellikteydi.

Yanına gidip oturdu. Normalde kimseyle kolay kolay arkadaş olamazdı, Hyejin. Çünkü insanlara yaklaşmaktan korkardı; onları kırmaktan, üzmekten ve ellerinden kayıp gitmelerini izlemekten korkardı en çok. Ama bu kızda onu çeken farklı bir hava vardı, sanki onu kendine bağlayan bir nokta, bir düğüm.

_______________________________

moonbyul daha çok don't gibi şarkılar seviyor kurguda ve sanatsal müzikle de dinliyor, klasik müzik gibi
hwasa daha çok rock ve pop seviyor onun tarzı için de AC/DC ve Nirvana'yı örnek verebilirim

beğendiyseniz yorum ve oy atabilirsiniz, görüşürüz<3

rockstar | hwabyulΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα