when i look at you, miley cyrus

288 30 66
                                    

"Bunun üzerine daha kaç kez tartışacağız Kevin, tanrı aşkına! Beni gitmek istemediğim bir yere gitmeye zorlayamazsın! O herifin yanına gitmeyeceğim diye sana milyonuncu söyleyişim!"

Kanında dolaşan fazla miktarda alkolün de etkisiyle Steve'in yakasına yapışan Kevin, gözlerini ona dikmişti. Steve'i sertçe duvara itmişti. Steve bunun sırtında koca bir morluk oluştıracağına emindi "Ben sana ne diyorsam onu yapacaksın! Yapmak zorundasın, duydun mu beni!?"

Önce şok olan Steve, Kevin'ın kendisini sarsıp bağırmasıyla kendine gelmiş, yakasına yapışan herifi itmişti. Sinirle soluyan sarışın dişlerini sıkarak Kevin'ın üzerine yürüdü. "Bitti. Duydun mu beni? Senin pisliklerinden sıkıldım, bitti!" Eşyalarını toplamak için yukarıya çıkan Steve'in peşini bırakmamıştı Kevin. Steve çantasına eşyalarını sinirle tıkarken sarhoş adam hala konuşuyordu. "Bitti mi!? Sence senin bitti demenle biter mi Rogers? Nereye gideceksin, Stark'a mı?" Alayla gülmüş ve devam etmişti. "O piç kurusu dönüp senin yüzüne bile bakmaz." Kevin Steve'i çekiştirdiğinde Steve onu itti.

"Dokunma bana!"

"Ah, ne kadar aptalsın... Sana değer veriyor mu sanıyorsun? Onun için özel olduğunu mu düşünüyorsun?" Kevin Steve'in burnunun dibine girmişti. "Tanrım... seni aramadığı o uzun periyotta ona defalarca adam yolladığımı bilmiyorsun değil mi? Ah Grant, hep böyle saf mı olacaksın? Seninle oynuyor."

"Siktir git!" Steve bu kez Kevin'ın suratına sinirle sağlam bie yumruk geçirdiğinde Kevin yere düşmüş, gülerken olduğu yerde kalmıştı. "Seni kullanıp atmasını zevkle izleyeceğim. Sonra yine bana döndüğünde ben de seni kullanıp atacağım. O yalnız, kimsesiz, iğrenç çöplüğüne döneceksin Rogers. Yine o yalnız yetimhane pisliğinden bir farkın olmayacak."

Gözleri dolu bir şekilde çantasıyla beraber ordan ayrılmıştı Steve. Ne yapacağını bilmiyordu. Bir süre merdivenlerde oturduktan sonra telefonunu çıkarmış, ağlarken Tony'i aramıştı. Uzun çalışların sonunda cevap alamayınca tam kapatacaktı ki hattın karşısından Tony'nin sesini duydu. "Steven?"

Sarışın adam sadece burnunu çekmiş, ne diyeceğini bilememişti. Uyku sersemi olan Tony ise yatağında doğrulup telefonu kulağından çekerek ekrana bakmış, Steve'in aradığına emin olduktan sonra geri kulağına götürmüştü. "Steven, orda mısın?"

"Beni gelip alır mısın?" Tony, Steve'in konuşurken sesinin titrediğini duyunca direkt yataktan kalkıp arabasının anahtarına bakınmaya başlamıştı. "Yine seni Palmer'a mı yolladı? Onun yanında mısın? İyi misin Steven, sana bir şey mi yaptı?"

"Evdeyim. Sadece gelebilir misin?"

Anahtarını bulan Tony, aldığı gibi odadan çıkıp, ardından büyük bir hızla evden çıkmıştı. "Geliyorum. Bir yere ayrılma tamam mı? Telefon ben oraya varana kadar açık kalsın."

Burnunu çeken Steve ufak bir mırıltıyla Tony'i onayladıktan sonra elinin tersiyle gözlerini sildi. Apar topar uyanıp, pijamasını değiştirmeyi bırak, saçlarını bile düzeltmeden evden çıkan Tony ise arabaya binip telefonu yanındaki koltuğa bırakarak hoparlörü açmıştı. Arabayı çalıştırıp Steve'in evine sürmeye başlayan Tony arada telefona doğru sesleniyordu.

"Rogers, orda mısın?"

"Burdayım." Steve tekrar burnunu çekmişti. 

"Tanrım... neyin var söyleyecek misin yoksa oraya gelene kadar meraktan öleyim mi?"

"Kevinla kavga ettik. Beni Palmer'a yollamak istedi ama ben reddettim. O heriften nefret ettiğimi biliyorsun-" Sarışın adam derin bir nefes alma ihtiyacı duydu. Ağlamasını bastırmaya çalışıyordu. Kaşları çatılan Tony endişeyle sormuştu. "Sana bir şey yaptı mı?"

ghost of you Ω stony auKde žijí příběhy. Začni objevovat