XII •As If Something is Missing.•

40 7 209
                                        

(Pazar gecesi yaşananlar.)

Song Yun

   Boş günümü yatarak bitirmeyi düşünüyordum ancak mutfak alışverişine çıkmam gerektiğini fark ettim. Saat beşe gelirken hazırlanıp dışarı çıktım. Markete gitmeden önce karnımı doyursam iyi olacaktı.

   Mi-cha, Dasom' un yanında olduğu için tek başıma yemek zorundaydım. Mesafe kısa olduğu için yürümeyi tercih ettim. Hızlı bir şekilde yemeğimi yedikten sonra markete girdim.

  Ramen paketlerini sepetime doldururken bir kaç meraklı bakışla karşılaştım. Bakışlarımı gördüklerinde merakları giderilmiş oldu. Kasiyer kız beni görünce gülümsedi.

" Bugün az almışsın."

  İki poşeti doldurup elime verdi.

" Kiloma dikkat ediyorum da biraz."

  Göz kırpıp marketten çıktım. Eve doğru giderken yolun üzerine yeni bir internet kafe açıldığını fark ettim. İçeri girip bakmaktan bir zarar gelmezdi.

***

   Kafamı bilgisayardan kaldırdığımda havanın kararmış olduğunu gördüm. Saat on buçuğu gösteriyordu. Hızla yerimden kalktım. Poşetlerimi kapıp parayı ödedim.

   Dışarısı soğuktu. Kapüşonumu kafama geçirip hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Binaya girip asansörü beklemeye başladım. Birisi aşağıya iniyordu. Kapı açıldı ve içeriden karşı komşumuz olan yaşlı teyze çıktı. Karşısında beni görünce şaşırmıştı.

"Ah kızım sen burada mıydın? Bulg-eun' un evinden sesler gelince seni orada sanmıştım."

Kaşlarım çatıldı.

" Mi-cha gelmiş olabilir teyzecim. Haber verdiğin için teşekkürler."

   Asansöre binip telefonumu çıkardım. Tarihe baktım. Mi-cha' nın bugün nöbeti vardı. Dasom' da etkinlikte olmalıydı. Yerimde sabırsızlıkla hareket ediyordum. Dışarıda giden otobüslerden de yavaş çıkıyordu.

    Sonunda kapı açıldı ve kendimi koridora attım. Poşetlerimi kendi kapımın önüne bıraktım. Koridorun sonundaki kapıya doğru ilerlerken kapının aralık olduğunu gördüm.

   Telefonumu çıkarıp Dasom' u aradım. Beni meşgule attı. Suho'nun ismi gözüme çarpınca onu aradım. Telefon çalarken sessizce kapıyı açıp içeri girdim. İçeriden tıkırtılar geliyordu. Kafamı sola çevirdiğimde karanlık odanın ay ışığı vurduğu yerlerden anladığım kadarıyla salonun dağılmış olduğunu gördüm.

Suho telefonu açınca fısıltıyla konuşmaya başladım.

" Bulg-eun' un evinde biri....."

  Cümlem bitmeden yan taraftan çıkan birisi beni duvara doğru güçlüce itekledi. Kolumda hissettiğim acıyla inledim. Telefon elimden fırlamıştı. Kafam duvara çarparken yanımdan geçip gitmek istedi. Ancak arkasından üstüne atladım. İkimiz birlikte yere düştük.

    Attığım yumrukla suratı yana düştü. Tekme atarak beni üstünden attı. Ayağa kalktığı sırada ayak bileğinden tutup çektim. Şimdi oda yerdeydi. Karanlık olduğu için ikimizde yüzlerimizi göremiyorduk.

   Bana savurduğu yumruğu engelledim. Az önce attığım yere bir yumruk daha attım. İkinci yumruğumu havada yakaladı ve beni üstünden attı.

" Ahh, seni aptal baş belası..."

   Bu ses... Yerde bir süre kaldıktan sonra ayağa kalktım. Ve kapıdan çıkmak üzere olan adamın peşine takıldım. Çıkmadan önce Bulg-eun' un kapısının yanında duran dolabın çekmecesinden küçük silahı çıkardım.

Look at The MirrorWhere stories live. Discover now