15.Bölüm • An

443 43 323
                                    


Merhabaa, güzel bir bölümle döndüm(:

Keyifli okumalar!

15.Bölüm•

Ders çalışmak için açtığım kitabın tek bir satırı dahi ilgimi çekmiyordu. Konulara odaklanmak yerine, sayfadaki bütün yuvarlak harflerin içlerini kurşun kalemle boyamıştım.

Dikkatimi toplamak her zamankinden daha zor geliyordu ve okuduğum her yeni cümlede bir önceki cümle siliniyordu.

Zihnim iyice dolmuştu ve zihnimin doluluğuna sebebiyet veren tek bir an vardı. O anı düşünmeyi ısrarla reddedip kendimi önümdeki paragrafı okumaya zorladım, ancak iki dakika geçmeden pes etmiştim bile.

Elimi yüzüme kapatıp sertçe ovuşturdum.

Binbir hisle dolup taşarken bu hisleri göz ardı etmeye çalışmak mümkün olmuyordu. Aklım ve kalbim karmakarışıktı ve hangi hissin daha ağır bastığını tam olarak bilemiyordum.

Belki de biliyordum fakat bunu kabullenmeyi şimdilik erteliyordum.

İki gündür içimde bir boşluk vardı ve bu boşluğun oluştuğu an tam da Merih'in kollarından ayrıldığım zamana tekabül ediyordu.

Gözümün önüne ona sarıldığım an geldiğinde yine bir sıcaklık basmıştı. O gün ona sarıldıktan sonra sonunda istemesem de ondan ayrıldığımda yüzüne bakmaya utandığım için apar topar kalkmış ve yüzeysel bir şekilde vedalaştıktan sonra hemen eve dönmüştüm. Hâlâ düşündükçe içim karıncalanıyor ve yüzüm kızarıyordu. O anlık cesareti nereden bulmuştum bilmiyordum ama yine de buna pişman değildim.

Ona sarılmanın tek kötü yanı, daha sonra onun kollarından ayrılmak olmuştu. Bunun verdiği hissi bilmeden önce, bu hisse muhtaç olduğumu bilmiyordum ama artık öğrenmiştim ve mütemadiyen ihtiyaç duyacağımı biliyordum.

İç geçirdikten sonra Merih'i düşünmeyi bırakıp tekrar sınava çalışmaya niyet ettim fakat o sırada odamın kapısı önce çalındı, sonra açıldı.

Sena, elinde tuttuğu bir fincanla bana doğru yaklaşırken ona bakıyordum.

"Kahve," deyip fincanı bana uzattı. "Kendime yapmışken sana da yapayım dedim."

Uzattığı fincana baktım, koyu yeşildi. Tıpkı Merih'in gözleri gibi... Fincanla bakışmaya devam ederken kendimi tutamayıp gülümsedim.

"Ne sırıtıyorsun?"

"Hı?"

"Yüzünde salaksı bir mutluluk var," dedi gözlerini kısarak. "Aşık falan mısın?"

Kendimi toparlamaya çalışıp uzattığı fincanı aldım ve "Ne alakası var," dedim gülüp geçiştirmeye çalışarak. "Tam kahveyi düşünüyordum, sen de getirdin. Teşekkür ederim."

"Yok yok, bu sıralar aklın da pek başında değil," deyip kollarını önünde birleştirdi. "Bulaşıklarını makineye dizmek yerine buzdolabına koymuşsun."

"Gerçekten mi?" dedim gözlerim şaşkınlıkla büyürken. "Hiç farkında değilim."

"Leyla'sın, Leyla," deyip başını onaylamıyor gibi iki yana salladı.

Zihnimin karmaşasını sadece içimde yaşattığımı sanıyordum ama belli ki dışıma da yansıyordu. Ve elbette ki Sena'dan kaçmıyordu.

"Bu aralar kafam dolu, kusura bakma," dedim ve beni mazur görmesini ister gibi baktım.

"Sadece kafan değil kalbin de dolu belli ki," dediğinde "Nereden anladın?" dedim refleksle atılarak.

NEFTİWhere stories live. Discover now